Meditasyon Yapmak Kolay Mı?
Meditasyon nasıl yapılır? Meditasyon yapmak gerçekten düşünüldüğü kadar kolay mı? Gelin, bu soruların cevabını ünlü yoga eğitmeni Leyla Zerger’den dinleyelim.
Her türlü ortamı hazırlayıp meditasyon yapmaya çalıştığınızda neler oluyor? Kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği bir ortam ve saat seçtiniz. Güzel bir meditasyon müziği buldunuz, hatta bir tütsü yaktınız, ortam ne aydınlık ne de karanlık, telefonu kapattınız ya da kapatamayıp sessize aldınız, biraz şekilcilik yapıp bağdaş da kurdunuz. Gözlerinizi kapattığınızda düşünceler akmaya başlıyor. “Oh ne güzel, meditasyon yapacağım. Doğru mu oturuyorum? Nefes al, nefes ver. Tütsü ne güzel kokuyor. Karnıma almalıyım. Bu nefes konusu çok önemli. Daha derin al, yavaş ver. Nefesine odaklan. Ayak bileğim uyuşuyor. Yok iyi böyle, alışırım zamanla. Tekrar nefese odaklanayım. Evet doğru nefes, derin al, yavaş ver, yolunu izle. Daha dik oturmalıyım. Kemik var benim bileğimde o batıyor. Solu üste alsam daha rahat olur belki. Hoca da zaten böyle oturmuyor. Sonra işle ilgili bir şeyler… Bu nerden çıktı şimdi? Vermediğim verilmesi gereken cevaplar… Dur nefese geri döneyim. Yarın yanıtlarım o e-maili… dolar ne kadar oldu? Ben zaten yapamıyorum ki bu meditasyonu?”
Günümüzde yaşadığımız stres neredeyse tüm hastalıkların temel kaynağı olarak tanımlanıyor. Durum böyle olunca birçok bilim insanı da stresten uzak durmayı öneriyor. Peki ama bu söylemek kadar kolay mı ve nasıl olacak? Çünkü stresle baş etmenin yollarından biri olarak tavsiye edilen meditasyon ise, ya yanlış anlaşılıyor ya da uygulayıcılar yapıp yapamadığını anlamayıp sorguluyor. Bazıları meditasyonu hiç düşünmeden durabilmek, bazıları düşünce üzerinde derinleşmek ve hatta bazıları da astral seyahatlere çıkmak olarak tanımlıyor.
Ben de bu yazıda meditasyonu kendi tecrübelerim, araştırmalarım ve geldiğim yoga ekolüne göre anlatmaya çalışacağım. Biraz ne olmadığını anlatıp sonra ne olduğunu söylemek daha açıklayıcı olacak sanırım.
Öncelikle yoganın görünen yüzü olan pozların uygulanmasındaki temel neden meditasyondur. Yani meditasyonda uzun süre oturabilmek, fiziksel bedeni hazırlamak ve güçlendirmek için onca pozu yapıyoruz. O halde önce amaç haline getirdiğimiz yoga pozlarının araç olduğunu kabul ile başlayabiliriz meditasyon yolculuğuna.
Kendi ilk meditasyonlarımı hatırladığımda her batılı zihnin yaşadığı şeyleri yaşadığımı söyleyebilirim. Oturdum bekledim. Ne düşünce bitti ne de ben düşünmemeye çalıştıkça boğazımdaki düğüm gitti. Çünkü sıkıldım. Defalarca yapamadığımı, bana göre olmadığını söyleyip bıraktım. Her oturduğumda aradığım boşluk beni içine çekip ya bir saat, bir gün, bir hafta sonrasına dair hayaller kurdurdu, ya da geçmişle mücadeleye soktu. Meditasyon pratiğini defalarca bıraktım, sonra bir şekilde geri dönüp yeniden denedim. Hocalara sordum, “herkesin meditasyon pratiği kendine özel, başkası tarafından yorumlanamaz” dan başka bir cevap alamadım ki bu çok doğru. Sonra her gün aynı saatte aynı yerde yapıp yapamadığımı sorgulamadan sadece oturdum. Bazen 3 dakika, bazen 15 dakika. Böylece kendi zihnime izleyici olmayı keşfettim. Bu arada duyduğum birçok meditasyon yöntemini de denedim. Aktif meditasyon, yürüme, mandala boyama meditasyonu, yönlendirmeli meditasyon vs…
Ancak zaman içerisinde tıpkı yoga pozları gibi bunların sadece odaklanmayı geliştirdiğini keşfettim. Hani diyor ya insanlar, yemek yapmak ya da dans etmek benim meditasyonum diye, işte tam bunun gibi. Hiçbiri Hatha yoganın tanımladığı anlamda meditasyon değil. Hepsini odaklı eylem olarak isimlendirebiliriz. Bu durumda odaklanma ile meditasyonu da birbirinden ayırmak gerektiğini öğrendim.
Günlük hayatımız bize sürekli “multitask” olmayı gerektirdiği ve başarı saydığı için zihnimiz tek bir şeye odaklandığında bile rahatlıyor ve bunu meditasyon zannediyor olabiliriz.
Meditasyon olduğunu sandığımız bir başka şey ise renkler ya da bazı şekiller görmek. Bazı eğitmenler çakra renklerini görmenin o anda aktifleşen ya da şifalanan çakramıza işaret ettiğini söylese de, ben meditasyonun olumlu yan etkisi olarak yorumluyorum. İşte tam olarak odaklanmayı başardığımızı ve bu görüntülerin ötesinde meditasyon olduğunu söyleyebilirim. Yani iş buralara geldiyse meditasyona kavuşmadık ama az kaldı demektir.
Düşünceyi durdurmak da değildir meditasyon. Zaten sinirbilim açısından da hiçbir şey düşünmemenin pek de mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Uyku dahil, hiçbir bilişsel aktivite yapılmadığı anlarda bile beyinde nöron aktivitesi gerçekleşecektir.
Beynimizin işi bu, düşünce üretecek ve hatta meditasyona oturduğumuzda her zamankinden daha aktif bir üretkenliğe bürünecek. Aslında düşünme insanın kendisi ile kurduğu iletişim değil midir? Beyin hücreleri arasındaki kimyasal ateşlemenin sonucu olan düşünce hem bilinçli hem de bilinçsiz bir şekilde oluşabilir. Düşünceleri fark etmek ve onlara duyarlı olabilmek ise tam anlamıyla meditasyonla mümkün.
O halde bu içsel konuşmayı yönetebiliriz. Tıpkı Patanjali’nin ikinci sutrasında dediği gibi; “yoga zihin dalgalanmalarının kontrolüdür” Dalgayı yaratan düşüncenin ta kendisi, e durmayacak, beyin işini yapacak ve sürekli onu üretecek. Düşüncenin tanımı da belli. O halde bize düşen şey kendimizle kurduğumuz iletişimi kontrol etmek. Önce onu dışarıdan bir üçüncü kişi gibi izlemek, ne ürettiğimizi fark etmek ve ardından o anda ne olup bittiğine odaklanmayı başarmak. Odağın süresinin uzaması ise bize kendiliğinden meditasyonu getirecek. Kısaca bence sabır, pratik ve izleme hali meditasyona giden yoldaki 3 anahtar. Sonrasında yazının başındaki ortama gerek olmadan, metroda dahi oturup meditasyonunuzu yapabildiğinizi göreceksiniz.
ÖNE ÇIKANLAR
Kahve tutkunlarının vazgeçilmezi olan latte çeşitleri arasında özellikle kış aylarının favori içeceklerinden biri toffee nut latte’dir. Karamel ve fındık aromasının espresso ile muhteşem uyumunu yakalayan bu içecek, hem kafelerde hem de evde hazırlanabilen lezzetli bir alternatif sunar.
Kan şekeriniz gün boyu kendinizi nasıl hissettiğiniz ile enerji seviyelerinizi önemli ölçüde etkiler. Kan şekeri seviyesini korumak ise uzun vadeli sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Birçok etken kan şekeri seviyenizin değişmesine neden olabilir. Bunlardan biri de beslenme şeklidir. Yaşam tarzınızı oluşturan seçimlerin içinde …
Kilo kaybı ve sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atmanın gerektiğini muhtemelen duymuşsunuzdur. Peki 10 bin adımın kalori yakma potansiyelini tam olarak biliyor musunuz? Günde 10.000 adım yürüme fikri, dünya çapında da popüler hale gelen bir fitness hedefi haline geldi. Başlangıçta insanları …