Longevity Hakkında Her Şey: Outlive Kitabı Üzerine İnceleme
Sağlıklı ve uzun yaşam uzmanı Peter Attia’nın “Outlive: The Science and Art of Longevity” adlı eseri modern tıp uygulamalarının, hastalıkların ortaya çıkmadan önce önlenmesine odaklanması gerektiğini savunan kapsamlı bir çalışmadır. Attia kitabında hastalıkların tedavisi için de önerilerde bulunmakla birlikte asıl önemli olanın hastalıkları henüz ortaya çıkmadan önlemek olduğunu savunur. Bir diğer ifadeyle Attia hastalıkları ele alırken prediktif ve proaktif yani hastalığın önceden tahmin edilmesi ve önlenmesine yönelik bir anlayış benimser. Attia’ya göre hastalık risklerinin önceden belirlenmesi ve risklere yönelik önlemler alınması insanların yaşam süresini olumlu yönde etkileyebilir. Kalp hastalıklarından kansere kadar önemli sağlık sorunlarını önlemeye yönelik stratejiler sunan “Outlive: The Science and Art of Longevity” adlı kitap hakkında detaylı bilgi yazının ilerleyen kısımlarında yer almaktadır.
İÇİNDEKİLER
Attia’ya Göre Tıp Sınıflandırması: Tıp 2.0 & Tıp 3.0
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Attia kitabında tıbbi prosedürlerini 2.0 ve 3.0 olmak üzere iki sınıfa ayırır. Tıp 2.0 olarak adlandırdığı geleneksel tıp uygulamalarının hastalıklar ortaya çıktıktan sonra hastalara müdahalede bulunduğunu, bu durumun ise hastaların yaşam kalitesi ve süresi üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini vurgular. Attia’ya göre günümüz tıp uygulamalarının çeşitli sağlık sorunlarına yönelik bu yaklaşımı hastalıkların semptomlarını kontrol altına almaya yardımcı olsa da hastalara tamamen iyileşmeyi vaad etmez.
Kitapta Tıp 3.0 olarak adlandırılan sistem ise hastalıkların ortaya çıkmadan önlenmesine ve insanların sağlığının düzenli olarak takip edilmesine yönelik uygulamaları kapsar. Attia, Tıp 3.0 uygulamalarının hastaların yaşam kalitesini olumlu yönde etkilerken yaşam süresini de uzatabileceğini ifade eder. Outlive adlı eserinde Attia kalp-damar hastalıkları, kanser, Alzheimer ve diğer demans türleri gibi nörodejeneratif hastalıklar, tip 2 diyabet gibi metabolik hastalıklar başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarının Tıp 3.0 sayesinde başlangıçlarının geciktirilebileceğini ve kişilerin yaşam kalitesinin arttırılabileceğini bilimsel çalışmalarla destekler.
Ketojenik Diyetlerin Kalp Sağlığına Etkisi
Kalp hastalıkları dünya genelinde önde gelen ölüm nedenlerinden bir tanesidir. Ailesinde kardiyovasküler hastalık öyküsüne sık rastlanan Dr. Attia ailesinin tıbbi öyküsünden ve kişisel deneyimlerinden yola çıkarak kalp hastalıklarının doğru beslenme şekli ile önlenebileceğini ileri sürer. Attia’ya göre karbonhidrat bakımından fakir, zeytinyağı, fındık, avokado gibi tekli doymamış yağ asitleri bakımından zengin ketojenik diyet ile beslenmek kalp hastalıklarını önlemeye yardımcı olabilir. Ketojenik diyetler vücudun yağ yakma hızını artırabilir. Ayrıca kandaki triglisierid (kan bulunan mumsu yapıda yağ) seviyelerinin düşmesine ve HDL (iyi kolesterol) seviyelerinin yükselmesine yardımcı olarak kardiyovasküler hastalık riskini en aza indirebilir.
Attia ketojenik diyetin ve Akdeniz diyetinin kalp sağlığına olan katkılarını yapılan çeşitli çalışmaları örnek vererek destekler. Örneğin İspanya’da 55 ila 80 yaşları arasında 7447 kişi ile yapılan bir çalışmada tekli doymamış yağ asitleri bakımından zengin Akdeniz diyetinin (zeytinyağı ve kuruyemişler açısından zengin) kalp sağlığını desteklediği ve kardiyovasküler hastalık riskini azalttığı görülmektedir.
Ketojenik Diyet ve Beyin Sağlığı
Ketojenik diyetler karaciğerdeki yağları beyne enerji sağlayabilecek ketonlara (vücut yağ asitleri parçalandığında açığa çıkan maddeler) dönüştürebilir. İnsan vücudundaki beyin gibi bazı doku ve organlar enerji ihtiyaçlarını karşılamak için glukoz yerine ketonları kullanma özelliğine sahiptir. İnsan vücudunun bu özelliğinden yola çıkan Attia, ketojenik diyetin doğru uygulanması halinde Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkları önleyebileceğini savunur. Bu bağlamda Outlive kitabında ketojenik diyetin kilo kaybı ve kalp sağlığı üzerindeki olumlu etkilerinin yanı sıra nörodejeneratif hastalıkların önlenmesi ve yönetilmesi konusunda da önemli rol oynadığından bahsedilir.
Bununla birlikte Attia’ya göre zaten oldukça kısıtlayıcı olan üstüne bir de doymuş yağ asitleri kısıtlaması içeren ketojenik diyetlerin uygulanması zor olabilir. Bu durumda Attia ketojenik diyete sadık kalmakta zorluk yaşayanlara diyete tamamen bağlı kalamasalar bile öğünlerinde zeytinyağı ve fındık tüketimine ağırlık vermelerini önerir.
Ağız Sağlığı ve Sauna Kullanımının Kalp Sağlığına Olan Etkisi
Ağız sağlığı genel sağlığın önemli bileşenlerinden bir tanesidir. Ağız ve diş sağlığının genel sağlık üzerindeki etkilerinden hareketle Attia ağız ve diş hijyenine önem vermenin sadece diş ve dişeti hastalıklarını önlemeye değil aynı zamanda kalp ve beyin sağlığı başta olmak üzere genel sağlığı korumaya da yardımcı olabileceğini ifade eder. Ağızda biriken bakteriler zamanla vücudun diğer doku ve organlarına yayılabilir. Bu duruma örnek olarak diş eti hastalıklarına neden olabilen P. gingivalis bakterisine Alzheimer hastalarının beyinlerinde sıklıkla rastlanmasını gösteren Attia düzenli olarak dişlerini fırçalayan, diş ipi kullanan kişilerde nörodejeneratif hastalık riskinin daha az olabileceğini savunur.
Ağız sağlığının kalp hastalıkları riskini azaltmadaki rolünün yanı sıra kitapta ilgi çeken bir diğer bölüm de sauna kullanımının kalp sağlığına olan katkılarıdır. Bazı araştırmalara göre haftada en az 4 gün, 82 °C gibi yüksek sıcaklıklarda sauna kullanımı kalp ve beyin sağlığının korunmasına yardımcı olabilir.
Trigliserit ve LDL Kolesterol Seviyesinin Düşürülmesinin Kalp Sağlığı Açısından Önemi
Hem trigliserid hem de kötü kolesterol olarak da adlandırılan LDL kolesterol az miktarlarda olduğunda hayati fonksiyonların devamı açısından önemlidir. Ancak kan serum düzeyinde LDL ve trigliserid seviyesinin normal değerlerin üzerinde olması damarlarda plak birikimine neden olarak kardiyovasküler hastalık riskini artırabilir. Attia kitabında yüksek trigliserit ve LDL kolesterol düzeylerini düşürmek için çeşitli ilaçlardan bahseder. Kan serum düzeyinde LDL seviyesini düşürmeye yardımcı olan bu ilaçlar içerisinde en dikkat çekici olanı ise balık yağından üretilen ve bir çeşit Omega-3 yağ asidi olan EPA (Eikosapentaenoik Asit) bakımından zengin bir ilaçtır. Attia bu ilacın yanı sıra Omega-3 yağ asitleri içeren diğer ilaçların da kalp sağlığı üzerinde olumlu etkileri olabileceği savunur.
Omega-3 Yağ Asitlerinin Kalp Sağlığı Üzerindeki Etkisi
Outlive’de Attia, anti-aging (yaşlanma karşıtı) etkisi bulunan gıda takviyelerine çok fazla yer vermez. Ancak kitap detaylı olarak incelendiğinde Attia’nın balık yağı olarak da bilinen Omega-3 yağ asitlerinin (EPA ve DHA) kalp ve beyin sağlığı üzerindeki etkisine ayrı bir parantez açtığı görülebilir. EPA (eikosapentaenoik asit) kalp sağlığını desteklerken DHA (dokosaheksaenoik asit) beyin sağlığını korunmasında ve nörodejeneratif hastalıkların önlenmesinde rol oynayabilir. Bir başka ifadeyle Attia yeterli Omega-3 alımının Alzheimer, Parkinson ve demans gibi nörodejeneratif hastalıkları önleyebileceğini ileri sürer.
Normal beslenme düzeni ile vücutta Omega-3 seviyesini yüksek seviyelere çıkarmak zor olabilir. Sardalya, somon gibi yağlı balıklar Omega-3 bakımından zengin olsa da bunlardaki Omega-3 yağ asitlerinden maksimum düzeyde faydalanabilmek için büyük miktarlarda balık tüketilmesi gerekir. Bu nedenle kitapta herhangi bir balık yağı markasından bahsedilmese de Omega-3 takviyesi kullanılmasının kardiyovasküler hastalıklara ve nörodejeneratif hastalıklara yakalanma riskini azaltabileceği ifade edilir.
Sağlıklı ve Uzun Yaşam İçin Egzersizin Önemi
Attia sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmenin en önemli unsurlarından biri olarak fiziksel aktiviteyi ele alınır. Attia’ya göre aerobik egzersizlerden kuvvet antrenmanlarına kadar pek çok fiziksel aktivite şekli düzenli olarak yapıldığında kalp ve beyin sağlığı başta olmak üzere genel sağlığı olumlu yönde destekleyerek, tüm nedenlere bağlı ölümleri önemli ölçüde azaltabilir. Ayrıca Attia kitabında düzenli egzersiz yapmanın kas tonusunu arttırarak düşme gibi kazaların neden olduğu yaralanma, sakatlanma riskini azaltabileceğini ifade eder.
Attia kitabın bazı bölümlerinde vücut koordinasyonunu artırmaya yardımcı olan stabilize egzersizlerinin de yaşlılıkta olması muhtemel düşme ve yaralanma riskini en aza indirebileceğini belirtir. Ayrıca düzenli egzersiz yapmanın kas tonusunu arttırarak düşme gibi kazaların neden olduğu yaralanma, sakatlanma riskini azaltabileceği ifade edilir. Bunların yanı sıra kontrolsüz yapılan egzersiz sakatlık riskini artırabileceği için Attia okurlarına egzersiz yaparken kontrollü olmalarını, mümkünse kendilerini bir kamera yardımıyla kaydetmelerini ve hareketleri doğru yapıp yapmadıklarını izlemelerini önerir.
Nörodejeneratif Hastalıklar Önlenebilir mi?
Günümüzde Alzheimer ve diğer demans çeşitleri, Parkinson hastalığı gibi çeşitli nörodejeneratif hastalıkların yani beyindeki sinir hücreleri olan nöronların hasar görmesi neticesinde gelişen sağlık sorunlarının nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Alzheimer gibi nörodejeneratif sağlık sorunları bulunan insanların beyninde amiloid beta ve tau adı verilen iki protein çeşidine sıklıkla rastlanır. Peter Attia kitabında ApoE4 gibi bazı genlerin nörodejeneratif hastalıkların gelişiminde rol olabileceğinden ve bu hastalıklar ortaya çıktıktan sonra geri döndürülmesinin mümkün olmadığından bahseder. Bununla birlikte kitabın diğer bölümlerinde de bahsedilen kalp sağlığını destekleyen ketajonetik diyetler gibi beslenme önerilerine ve sauna kullanımı, egzersiz yapmak gibi yaşam tarzı önerilerine dikkat edilmesi nörodejeneratif hastalıklara yakalanma riskini de azaltabilir.
Dr. Attia kitabın bu bölümünde nörodejeneratif hastalıkların önlenmesi konusunda daha önce bahsetmediği iki vitamine de yer verir. Bu vitaminler hayati fonksiyonların devamı için elzem olan B ve D vitaminidir. Attia, B ve D vitamininin Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklara yakalanma riskini de azaltabileceğini ileri sürer. Ayrıca kitapta el becerileri geliştirmeye yönelik hobiler edinilmesinin de bilişsel fonksiyonları geliştirmeye, bu sayede nörodejeneratif hastalıkları önlemeye yardımcı olabileceğini görülmektedir.
Kaliteli Uykunun Sağlık Üzerindeki Etkisi
Kaliteli ve düzenli uykunun beyinde amiloid beta ve tau proteinlerinin birikmesini önleyebileceğini gösteren çalışmalardan yola çıkan Attia’ya göre günde altı ila dokuz saat arasında uyumanın nörodejeneratif hastalık riskini azaltabilir. Bununla birlikte uyku sadece beyin sağlığı için değil tüm vücut sağlığı için önemli olduğu için Outlive kitabında Attia uykuyu nörodejeneratif hastalıklar başlığı altında değil ayrı bir bölümde ele alır. Düzenli ve kaliteli uykunun kalp krizi, tip 2 diyabet, Alzheimer hastalığı riskini azaltabileceğini, trigliserid seviyelerini düşürebileceğini ve bağışıklık sisteminin normal fonksiyonunu destekleyebileceğini gösteren çalışmaları örnek olarak gösteren Attia’ya göre kaliteli bir uyku kaslar dahil tüm bedeni güçlendirebilir.
Kitapta kaliteli bir uyku için bazı önerilerde de bulunulur. Attia’ya göre kaliteli uykunun en önemli bileşenlerinden bir tanesi karanlık ve soğuk bir odada uyumaktır. Bunun yanı sıra alkol uykuya dalmaya kolaylaştırsa bile uyku kalitesini bozabileceği için geceleri alkol alımından kaçınılmasını önerir. Kafeinli içeceklerin tüketimi de uyku kalitesini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle kafeini iyi tolere edebilen kişilerin bile yatmadan önce kafeinli içeceklerden uzak durması önerilir. Attia yatmadan en az iki saat önce sosyal medyadan uzak durulmasını önerse de bazı uzmanların önerdiği televizyon gibi tüm elektronik eşyaların kapatılmasının uyku kalitesi üzerinde büyük bir etkisi olmayacağını ifade eder.
Kanser Önlenebilir mi?
Attia kalp hastalıklarından sonra önde gelen ölüm nedenlerin olan kanserin tedavisinin aslında zor olmadığını ama uygulanan tedavi prosedürlerinin kanser hücrelerinin yanı sıra sağlıklı hücrelere de zarar verebileceğinin altını çizer. Bu nedenle kanseri ortaya çıkmadan önce önlemek kanserin tedavisinden daha önemlidir. Kitapta düzenli egzersiz yapılması, kalori kısıtlamasına gidilmesi ve sigara gibi sağlığa zararlı alışkanlıklardan uzak durulmasının kanseri önlemeye yardımcı olabileceği görülür. Ancak Attia’ya göre kanseri önlemek her zaman mümkün olmayabilir. Bu durumda aç kalarak kalori açığı yaratılması gibi yöntemler kanser tedavisinin etkinliğinin artmasına yardımcı olabilir.
Kitapta ayrıca son yıllarda kanser tedavi yöntemleri denildiğinde ilk akla gelen prosedürlerden bir tanesi olan immünoterapiye de yer verilir. Normal şartlarda bağışıklık sisteminin başlıca görevi organizma için zararlı olan patojenleri yakalamak ve onlara saldırmaktır. Ancak söz konusu kanser hücresi gibi vücudun kendi hücreleri olduğunda bağışıklık sistemi onlara saldırma konusunda yetersiz kalabilir. İmmünoterapinin temel amacı; bağışıklık sistemini kanserle mücadele etmesi konusunda eğitmektir. İmmünoterapi her kanser türünde etkili olmasa da Attia immünoterapiden olumlu sonuç alınan durumlarda kanserin tamamen iyileşebileceğini ileri sürer.
Kan Şekeri Takibi Yapmanın Önemi
Attia yüksek kan şekerinin çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini, günümüzde kan şekeri seviyesini anlık olarak göstermese bile tüketilen gıdaların kan şekerine olan etkisini gösteren cihazlar olduğundan bahseder.
Sağlıklı Yaşlanma Süreci ve Otofaji
Attia hücre sağlığını korumak ve yaşlanma sürecini yavaşlatmak için otofajiye ayrı parantez açar. Otofaji hasarlı hücrelerin temizlendiği ve yeniden yapılandırıldığı yani vücudun yenilendiği süreçtir. Attia kitabında aralıklı oruç gibi kalori kısıtlamasına gidilen beslenme tarzı alışkanlıklarının ve düzenli egzersiz yapmanın otofaji sürecini olumlu yönde destekleyebileceğini söyler. Örneğin uzun süre aç kaldıktan sonra belirli saatler arasında yemek yemeye izin veren aralıklı oruç uygulaması diyabet, karaciğer yağlanması gibi pek çok sağlık sorununun çözümünde etkili olabilir. Bununla birlikte aralıklı orucun kas kaybına neden olma veya oruç uygularken yemek yemeye izin verilen saatlerde istediğini yiyebileceğini düşünen insanlarda kilo alımına neden olma gibi bazı riskleri de vardır.
İlave olarak, Dr. Attia kitabında organ nakli hastalarında organ reddini önleyebilmek amacıyla kullanılan bazı ilaçların hücre bölünmesini yavaşlatarak hücrelerin yenilenme sürecini destekleyebileceğini, insülin direnci bulunan hastalarda kullanılan çeşitli ilaçların da vücuttaki inflamasyonu azaltarak otofaji sürecine destek olabileceğini anlatır.
Sonuç olarak, “Outlive: The Science and Art of Longevity” adlı eserinde Peter Attia modern tıbbın eksikliklerini ele alarak hastalıkları ortaya çıkmadan önlemeye yönelik bilimsel araştırmalara dayalı stratejiler sunar.
Kaynakça
ÖNE ÇIKANLAR
Kahve tutkunlarının vazgeçilmezi olan latte çeşitleri arasında özellikle kış aylarının favori içeceklerinden biri toffee nut latte’dir. Karamel ve fındık aromasının espresso ile muhteşem uyumunu yakalayan bu içecek, hem kafelerde hem de evde hazırlanabilen lezzetli bir alternatif sunar.
Kan şekeriniz gün boyu kendinizi nasıl hissettiğiniz ile enerji seviyelerinizi önemli ölçüde etkiler. Kan şekeri seviyesini korumak ise uzun vadeli sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Birçok etken kan şekeri seviyenizin değişmesine neden olabilir. Bunlardan biri de beslenme şeklidir. Yaşam tarzınızı oluşturan seçimlerin içinde …
Kilo kaybı ve sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atmanın gerektiğini muhtemelen duymuşsunuzdur. Peki 10 bin adımın kalori yakma potansiyelini tam olarak biliyor musunuz? Günde 10.000 adım yürüme fikri, dünya çapında da popüler hale gelen bir fitness hedefi haline geldi. Başlangıçta insanları …