YAŞAM

Barça Nasıl Battı?

Dünya futbolunun dev markalarından Barcelona, ekonomik bir darboğazın içine düşmüş durumda. Geleceğin getirecekleri ise büyük merak konusu…

12 Ağustos 2022 7 dk
Barça Nasıl Battı?

“Too big to fail.” Kabaca “batmak için fazla büyük” şeklinde çevirebileceğimiz bu tabir, özellikle 2008 Krizi’nde sıkça kullanıldı. Birleşik Devletler’de geri ödenemeyen uzun vadeli emlak borçları, bankacılık sistemine derin bir darbe vurmuş, krizin ekonomik etkisi küresel ölçekte hissedilmişti. Tüm göstergeler, gidişatın vahim olduğunu söylese de Lehman Brothers gibi devasa finans şirketleri sistemin kalbindeydi ve ne kadar darboğaza girseler de bir şekilde batmaktan kurtulurlardı. Ta ki… Öyle olmayana dek. Lehman Brothers battı, çoğu aile yıllarca uğraşıp kenara koydukları birikimlerinden oldu ve binlerce kilometre ötedeki ülkeler dahil Birleşik Devletler’de göz ardı edilen o sinyallerin kurbanı oldu. Futbol dünyası, bugünlerde benzer bir sürat treninde kontrolü kaybetmişçesine ilerleyen Barcelona’yı izliyor. Geçen yaz toplam borcu 1 milyar euro’yu aşan Barcelona, bir yandan koca koca kredi borçlarının altına girmeye devam ederken diğer yandan Robert Lewandowski, Raphinha, Jules Kounde gibi transferler için büyük finansal yükümlülüklerin altına girmeye devam ediyor. Ama hey, Barcelona’dan bahsediyoruz. Batacak hali yok ya? 15 sene önce Lehman Brothers için yapılan benzer tahminlerin sonucu ortadayken, kesin konuşmak güç. Peki dünyanın en çok gelir yaratan kulübü, nasıl oldu da kendini böylesi bir batağın içinde buldu?

1960’taki lig şampiyonluğunu takip eden 30 seneye yalnızca iki lig zaferi sığdırabilen Barcelona, Johan Cruyff’un teknik direktör koltuğuna geçişiyle bambaşka bir havaya büründü. Altı şampiyonlukla geçen 90’ları, 2005’te başlayan Lionel Messi çağı takip etti. Dünyanın en iyi futbolcularından biri -birçokları için en iyisi- liderliğinde Barcelona gerek yerel gerek kıtasal kupalarda her daim zirveye oynamaya başladı. Kulüp, yönetim tarafında da sağlam adımlar atıyordu. Bugünlerde Manchester City’nin CEO’su olan Ferran Soriano, kulübü bir marka olarak da büyütüyordu. Ekonomiden sorumlu başkan yardımcısı görevini 2003’te devralan Soriano, gelirleri üç katına çıkarmış, zarar eden kulübü beş yıl içerisinde düzenli kâr eden bir hale getirmişti. Pep Guardiola yönetiminde tarihin en baskın takımlarından biri haline gelen Barcelona, sarsılmaz bir güce dönüşmüştü.

barça

2010’lar, Avrupa futbolunda tepedekilerle bir alt sınıf arasındaki finansal makasın epey açıldığı bir dönem oldu. Körfez ülkelerinin satın aldığı Manchester City ve Paris Saint-Germain para saçıyor, Premier Lig’in büyüyen yayın gelirleri sayesinde lige yeni çıkmış takımlar, beş büyük ligdeki çoğu kulübün rüyasında görebileceği bonservisleri masaya koyabiliyordu. Bu resimde, mazisi büyük camialar da altta kalmamaya çalışıyordu. Bir tarafta bunu akıllıca yapabilenler, dersine çalışıp kaliteli oyuncuları henüz pahalanmadan alabilenler vardı. Diğer tarafta ise Barcelona gibiler…

Barcelona için işlerin yokuş aşağı gitmeye başladığı yaz 2017’ydi. Neymar’ın 222 milyon euro’luk sıradışı serbest kalma bedelini yatırıp Brezilyalıyı “çalan” PSG, Barcelona’nın planlarını altüst etmişti. Katalan ekibi, hâlâ büyüklerin masasına ait olduğunu kanıtlamak istedi. Altı ay içinde Philippe Coutinho ve Ousmane Dembele’ye 260 milyon euro bonservis ödedi. Takip eden yaz Antoine Griezmann için Atletico Madrid’e verilen 120 milyon euro, pişman olacakları kesin görünen bir bedeldi. 12 aya sığan Paulinho, Malcom, Emerson, Deulofeu gibi eklemelerin hiçbiri, Barcelona’da başarılı kariyerler elde edemeyecekti.

Panik tuşuna basan Barcelona’yı çıkmaza sürükleyense oyuncu maaşlarıydı. 2017 yazında Messi’ye verilen dört senelik kontrat, El Mundo gazetesinin yayımladığı belgelere göre 550 milyon euro’ya varan bir taahhüt barındırıyordu. Gelen yeni transferler ve takımdaki diğer yıldızlar, maaş beklentilerini yukarı çekmeye başlamışlardı. Barcelona, ödediği maaş miktarı mevzubahis olduğunda kocaman bir balona dönüşmüştü. 2019 verilerine göre oyuncu maaşı listesinde ikinci sırada yer alan Manchester United’dan yüzde 33 daha fazla ödeme yapmaları gerekiyordu. United’ın da son dönemde epey kötü yönetildiğini hesaba katınca, 501 milyon euro’luk yıllık maaş yükü, taşınamayacak bir kambura dönüşmüştü. Bir de üstüne pandemi çıkageldi.

Evet, pandemi birçok sektörü darmadağın etti. Futbol da bundan nasibini aldı. Ancak Barcelona’nın sorunlarını tamamen pandemiye bağlamak, gerçekleri göz ardı etmek olur. Yine 2019 yılında, yıllık geliri 1 milyar euro’yu aşan ilk futbol kulübü olduğunu açıklayan Barcelona, yüksek maaş hacminin etkisiyle bu geliri kâra dönüştürmekte güçlük çekiyordu. Pandemiyle beraber bir süreliğine ortadan kaybolan gişe ve maç günü gelirleri, epeydir makyajlanan kara tabloyu saklanamaz hâle getirdi. Mart 2021’de göreve gelen Başkan Joan Laporta, kulübün mevcut finansal yapısını “klinik olarak ölü” ve “yoğun bakımda” tanımlarıyla özetledi. Geçen ağustosta yaptığı basın toplantısında, kulübün borcunu 1,35 milyar euro olarak açıklayıp Leo Messi’nin devasa kontratı denklemden çıktığında dahi kulübün maaş yükünün, gelirlerinin yüzde 103’üne kadar tırmandığını itiraf etti.

Laporta’nın eleştirilerinin ciddi bir bölümü, önceki başkan Josep Maria Bartomeu’ya yönelikti. Türkiye’de de sık gördüğümüz üzere, günü kurtarmak için hamleler yapmış, büyüyen borcu sürekli ileri bir tarihe ötelemişti. Hesap günü geldiğinde, faturayla sıradaki başkan uğraşabilirdi. Bartomeu, tuttuğu bir PR şirketi vasıtasıyla kendi imajını korumak için Messi ve Gerard Pique gibi kendi oyuncularına karşı dahi gizli kampanyalar yürütmüştü ve Katalan polisi, bu iddiaları soruşturuyordu. Ancak olan olmuştu ve Laporta, kucağındaki borç bombasını etkisiz hale getirmek için temizliğe başladı.

İspanya futbolunun en üst kademesi La Liga, bir süredir kulüplere harcama limiti uyguluyor. Benzerini birkaç sezondur Süper Lig’de de gördüğümüz uygulamaya göre, gelirlerinizden operasyon maliyeti ve gelecek sezonki borç ödemeleriniz çıkarılıyor ve kalan miktar, o sezon için yapabileceğiniz harcamaya eşit oluyor. Bu hesaba göre geçen sezon için harcama limiti ekside çıkan Barcelona takımdaki oyuncuların bazılarını göndererek, bazılarından maaşlarında indirim isteyerek ve üzerine de Goldman Sachs gibi küresel finans şirketlerinden borçlar alarak gemiyi şimdilik yüzdürmeye gayret ediyor.

Geçen sezon içinde kulüp efsanesi Xavi’yi takımın başına getiren Laporta yönetimi, bu bataktan büyüyerek çıkmakta kararlı. CBS televizyonuna verdiği röportajda “Eğer hiçbir şey yapmazsak, ortada Barcelona diye bir kulüp kalmayacak” diyen Laporta, tartışma yaratan bir dizi kararla bu yazın en çok konuşulan figürü olmayı başardı. Robert Lewandowski, Raphinha, Jules Kounde üçlüsüne 140 milyon euro bonservis ödeyen, Andreas Christensen ve Franck Kessie gibi kariyerli oyuncuları serbest olarak kadroya katan Barça, eleştirilerden kaçamadı. Bayern Münih teknik direktörü Julian Nagelsmann, “Barcelona, dünyada parası olmayıp buna rağmen istediği her oyuncuyu satın alabilen tek kulüp. Bunu nasıl yapabiliyorlar bilmiyorum” ifadesini kullandı.

La Liga yönetimi, uzun süre bu transferleri kaydetmeyi reddetti. Barcelona, ligin istediği geliri yaratmak için geleceğini ipotek etmeye başladı. Önce, La Liga yayın haklarından elde edecekleri gelirin yüzde 25’ini, önümüzdeki 25 sene için Sixth Street adlı yatırım şirketine sattı. Bu da yeterli olmayınca Barça Studios adlı prodüksiyon şirketinin yüzde 49’u, socios.com ve Orpheus Media’nın oldu. Laporta, ayrıca yönetim kurulundan kulübün Merchandise ve Lisans gelirlerinin %49’unu satma yetkisi de aldı. Spor sitesi The Athletic’te konuyla ilgili derin bir araştırma yayımlayan Adam Crafton, gidişatı “Bugünlük yemekleri var ama yarın açlıktan ölebilirler” şeklinde açıklıyor.

Barça Studios satışıyla beraber Kounde hariç tüm yeni transferlere lisans çıkarmayı başaran Barcelona, Pique’nin maaşında indirime gitmesini ya da Memphis Depay’ın takımdan ayrılmasını bekliyor. Bu sayede Kounde’ye lisans çıkarabilir, hatta gelen haberlere göre yeni transferlere imza atabilirler. Peki ya deniz biterse? Laporta, kulübün gözden çıkarılan varlıkları için “Tamire ihtiyaç duyan bir Formula 1 aracıyız; bu gelirler, yeniden tepe süratimize ulaşmamıza yardımcı olacak” ifadesini kullandı. En nihayetinde Barcelona, batamayacak kadar büyük bir kulüptü, öyle değil mi? Bugün futbol dünyası, bu sorunun yanıtını hiç öğrenmemeyi umuyor.

Buğra Balaban

Buğra Balaban

Socrates’te yazar, editör ve sunucu, Eurosport’ta spor spikeri. Basketbol, futbol ve tenis başta olmak üzere spor üzerine yazıyor, konuşuyor, kafa yoruyor. Salon Sporu adlı podcast’te EuroLeague yorumluyor. Broken Bells dinliyor, dans etmeyi seviyor.

Tüm yazılarına göz at (1)
SAYFA BAŞINA DÖN

ÖNE ÇIKANLAR

MAC+
KULÜP VE STÜDYOLAR