Serena Çağı
Hem tenis hem de spor tarihinin devlerinden Serena Williams’ı kortlarda son kez izlemiş olabiliriz. Ardında bıraktıkları ise unutulmayacak…
Serena Williams, 2022 Amerika Açık’ta veda edeceğini Vogue dergisi aracılığıyla duyurdu. Bu açıklamanın yapıldığı mecra dahi ABD’li efsanenin dünyadaki yeri hakkında sırlar içeriyordu. Kaliforniya’nın yüksek suç oranıyla bilinen Compton şehrinden çıkan, 1990’ların ikinci yarısında ablası Venus’le beraber tenis dünyasına bomba gibi düşen ve o günden bugüne zirveden inse de gündemden düşmeyen Serena, artık bir tenisçi olmanın ötesine geçmişti. Tarihin en özel sporcuları arasına giren, spordaki kadın-erkek eşitsizliği ve ırkçılık konularında kanaat önderi olmuş, popüler kültür ikonuna dönüşmüş bir figürden bahsediyoruz. Dolayısıyla veda mektubunu dünyanın en ünlü moda ve yaşam dergisinde yayımlamasının şaşılacak bir tarafı yok.
2017 senesinde, kızı Olympia’ya iki aylık hamileyken Avustralya Açık şampiyonu olup 23’üncü Grand Slam zaferine ulaşan Serena’nın kariyeri bu noktada bir kırılma yaşamıştı. Daha önce Evonne Goolagong Cawley ve Kim Clijsters’ın başardığı şeyi başardığı, yani doğum sonrası bir Grand Slam daha kazandığı takdirde gelmiş geçmiş en çok slam kazanan raket unvanını Margaret Court ile paylaşacaktı. Gerçi rekorun gelip gelmemesinden bağımsız ona ‘tarihin en iyisi’ diyenlerin sayısı oldukça fazlaydı çünkü Court’un oynadığı 1960 ve 70’lerdeki şartları 2000’lerin atmosferiyle kıyaslamak mümkün değildi. Ayrıca Williams’ın az önce bahsi geçen sporculuğun ötesindeki kimliği onu Billie Jean King, Chris Evert ve Martina Navratilova gibi geçmiş meslektaşlarının ikonik statüsüne taşıyordu.
Serena Williams bir mükemmeliyetçi, azılı bir kazanandı. Zor geçen hamileliğinin ardından 2018’de kortlara tam da hazır olmadan dönmüş haliyle dahi Wimbledon ve Amerika Açık’ta finaller görmeyi başardı. Bu noktada hemen hemen sadece büyük turnuvaları oynuyor, büyük rekorun peşinden koşuyordu. Gücü, teknik becerileri ve zekâsı hâlâ yerli yerinde olsa da fiziksel seviyesi bakımından geçmişin çok gerisindeydi. Yaşı 40’a yaklaşmış, onu uzun dönem rakipsiz kılan atletik becerileri ne yazık ki sıradanlaşmıştı. Sıkletinde olmasa da daha genç, daha fit, başarıya daha aç rakipleri de kritik maçları kazanır hale gelmişti. 2018 Wimbledon’da Angelique Kerber, 2018 Amerika Açık’ta Naomi Osaka, 2019 Wimbledon’da Simona Halep ve 2019 Amerika Açık’ta Bianca Andreescu tarafından bileği büküldü. Kaybettiği dört Grand Slam finalinin buhranı, pandeminin dünyayı sekteye uğratışı, ilerlemeye devam eden yaşı ve sakatlıklar artık kaçınılmazın yaklaştığının işaretiydi.
Vogue için kaleme aldığı satırlarda ‘emeklilik’ kelimesini kullanmak yerine bunu bir ‘dönüşüm’ ya da ‘evrim’ olarak tanımlayan Serena Williams, New York’ta son kez korta çıkacağını duyurarak infial yarattı. Bir seneyi aşkın süredir tenis oynamayıp döndükten sonra Wimbledon hiç istediği gibi geçmemiş ve ilk turda veda etmişti. Amerika Açık’a hazırlık turnuvaları da benzer ilerliyordu. Aurası yerli yerinde olsa da artık vücudu taleplerine cevap vermekte zorlanan bir Serena vardı. Buna rağmen kendisine kurulan dev sahnede tam üç maç oynamayı başardı; Danka Kovinic ve dünya 2 numarası Anett Kontaveit’i geçip Ajla Tomljanovic önünde noktayı koydu. Tabii Tom Brady tarzı bir geri dönüş ihtimali için kapıyı aralık bırakmayı ihmal etmeden… Biz şimdi, “Tenis oynayan o kızı çok özleyeceğim” diyerek hayatının yeni evresine adım atan Serena Williams’ın kariyerini beş farklı an ile hatırlayacağız. Günahları ve sevaplarıyla…
New York’un Zirvesinde
Will Smith’in başrolünü oynadığı Oscar ödüllü ‘King Richard’ filmini izleyenler Serena Williams’ın nasıl bir yaşam yolculuğu olduğunu daha iyi idrak edebilir. Babaları Richard’ın vizyonu ile tenise başlayan Venus ve Serena’nın hikâyesi paralel ilerlese de bazı farklar içermekteydi. Zira abla Venus kardeşinden daha yetenekli ve öne çıkan bir genç tenisçi adayıydı. Serena’nın, “Venus olmasa burada olmazdım” diyerek sık sık bahsettiği şey de aralarındaki uçurumu kapatmak adına verdiği amansız mücadeleydi. 1997’de Amerika Açık finaline yükselip Martina Hingis’e kaybeden Venus, profesyonel hayatlarının ilk yıllarında da kardeşini gölgede bırakıyordu. İki sene sonra New York’ta yaşanacaklar işin rengini değiştirecekti. Kim Clijsters, Conchita Martinez, Monica Seles, Lindsay Davenport gibi önemli isimleri ve son olarak Hingis’i devirerek ablasının yapamadığını yapan Serena, sayısız slam kupasının ilkini 17 yaşında kucaklamıştı.
14 Yıllık Boykot
Williams kardeşler, milenyum başında dominant birer güç haline gelmişti. İlk slam zaferini elde eden Serena olsa da Venus’ün 2000 senesinde çıktığı seviye inanılmazdı. Fakat iki kardeş, 2001 Indian Wells turnuvasının yarı finalinde eşleştiğinde ortaya ilginç bir iddia atıldı. Çeyrek finalde Venus tarafından mağlup edilen genç Rus tenisçi Elena Dementieva, “Yarın kimin kazanacağına Richard Williams karar verecek” cümlesiyle işleri karıştırdı. Devamında Venus’ün dizindeki problem nedeniyle maça çıkamayışıyla infial oluştu. Tenisin en önemli eşleşmelerinden biri haline gelen kardeşlerin derbisinde galibi baba Williams’ın seçtiği iddiası tribünlerinin yoğun tepkisini yanında getirmişti. Kimi noktada ırkçılığa varan düşmanca tepkiler altında Kim Clijsters’ı mağlup eden Serena, yaşadığı travmanın ardından 14 yıl boyunca Indian Wells’e dönmeyecekti.
Serena Slam
2002 Fransa Açık’ta mutlu sona ulaşan Serena Williams, tenis tarihinin gördüğü en şaşaalı sekanslardan birini geçirecek; arka arkaya Wimbledon, Amerika Açık ve Avustralya Açık’ta da kupa kaldırarak dört slam’i aralıksız kazanmayı başaracaktı. Tabii 2003 Avustralya Açık aynı sene içinde olmadığı için bu bir takvim slam’i değildi ancak Serena ne olursa olsun akıl sınırlarını zorlamış, literatüre ‘Serena Slam’ kavramını sokmuştu. 2015’te bu kez senenin ilk üç majör turnuvasında kazanıp, Steffi Graf’ın 1988 sezonundan beri görülmemiş takvim slam’i için Amerika Açık’a geldi. Baskının inanılmaz boyutta olduğu turnuvada yarı finale kadar ilerleyen ve orada kariyerinin en sürpriz yenilgilerinden birini Roberta Vinci önünde tadan efsane, hiçbir zaman aynı sezon içinde dörtte dört yapamayacak ve bir parça eksik kalacaktı.
Travmanın Ardından
2000’ler kadın tenisinin altın çağlarından biri, belki de birincisiydi. Williams kardeşler, Kim Clijsters, Justine Henin, Jennifer Capriati, Lindsay Davenport, Martina Hingis ve Amelie Mauresmo gibi devler aynı dönemde raket salladı. Şartlar bu denli zorluyken dahi Serena bir şekilde zirvede kalmanın yollarını buluyordu. Fakat 2003’ün Eylül ayında ablası Yetunde Prince’in Compton’da vurularak öldürülmesi onu büyük bir buhranın içine soktu. 2003-2007 seneleri arası zihnen ve fiziken problemler yaşayan Serena, üç buçuk yıllık periyotta sadece tek slam kazanabildi. 2007 Avustralya Açık finalinde Maria Sharapova’yı yenerek yaptığı dönüş iki nedenden çok sembolikti. Hem Serena artık bilinen seviyesine dönmüş hem de onu 2004 Wimbledon’da yenerek sükse yapan Sharapova’yla rekabetlerinde yeni bir sayfa açmıştı.
Haksızlık
Serena Williams’ın kariyerini üç parçada değerlendirmek yanlış olmayacaktır: 1999’dan 2010’ların başına kadar durdurulmaz güç, Patrick Mouratoglou ile çalışıp içindeki ateşi tekrar yaktığı 2012 sonrası dönemde artık rekabetin nispeten zayıfladığı kadın tenisine hükmeden diva, doğum yapıp döndükten sonra gücünü geri kazanmaya çalışan eski şampiyon… Serena çağının üçüncü döneminin en akılda kalan olayı ne yazık ki Naomi Osaka’yla oynadığı 2018 Amerika Açık finalinde yaşananlar oldu. Serena, büyük favori çıktığı finalde 20 yaşındaki Osaka’ya iki sette yenilecek ve hakem Carlos Ramos’la yaşadığı tartışmalarla maça damga vuracaktı. Kariyeri boyunca kimi zaman hakemlerle karşı karşıya gelen Serena; antrenöründen taktik aldığı iddiası, raket kırdığı ve girdikleri tartışma nedeniyle Ramos’tan üç kural ihlal aldı. Portekizli hakeme “yalancı” ve “hırsız” şeklinde bağıran ve kadın olduğu için haksızlığı uğradığını iddia eden efsane, bu sırada tribünleri de Osaka’nın aleyhine çevirecekti. Onu idolize eden genç rakibinin ilk slam şampiyonluğunu gölgeleyen Serena, her ne kadar sonra içten bir özür yayınlasa da bu tatsız olayla anılmaktan hiç kurtulamadı.
ÖNE ÇIKANLAR
Kahve tutkunlarının vazgeçilmezi olan latte çeşitleri arasında özellikle kış aylarının favori içeceklerinden biri toffee nut latte’dir. Karamel ve fındık aromasının espresso ile muhteşem uyumunu yakalayan bu içecek, hem kafelerde hem de evde hazırlanabilen lezzetli bir alternatif sunar.
Kan şekeriniz gün boyu kendinizi nasıl hissettiğiniz ile enerji seviyelerinizi önemli ölçüde etkiler. Kan şekeri seviyesini korumak ise uzun vadeli sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Birçok etken kan şekeri seviyenizin değişmesine neden olabilir. Bunlardan biri de beslenme şeklidir. Yaşam tarzınızı oluşturan seçimlerin içinde …
Kilo kaybı ve sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atmanın gerektiğini muhtemelen duymuşsunuzdur. Peki 10 bin adımın kalori yakma potansiyelini tam olarak biliyor musunuz? Günde 10.000 adım yürüme fikri, dünya çapında da popüler hale gelen bir fitness hedefi haline geldi. Başlangıçta insanları …