O Puan, O Ses
Andy Murray, kariyeri boyunca çok özel anlamlar taşıyacak puanlar oynadı. Londra 2012, Wimbledon 2013, Rio 2016 ve Avustralya Açık 2023… Birinin sonu şampiyonluk veya madalya değildi ama o sesi duymuştuk.
2022, tenis kortları sözkonusu olduğunda her açıdan tekrar tekrar hatırlanası bir yıldı. Roger Federer’in Laver Cup’taki unutulmaz vedası, hâlâ daha inanılması güç gelen Rafael Nadal’ın Golden Slam ihtimali, Novak Djokovic’in Avustralya’da başlayan ve sene boyunca muhtelif turnuvalarda devam eden sessizliği ve sesi, geride bıraktığımız yılda Büyük Üçlü’yü bir kez daha unutulmaz kılmıştı. Kariyeri boyunca Büyük Üçlü’nün yanında +1 olan Andy Murray ise her zamanki gibiydi. Sessiz sedasız. Upuzun kariyer yolculuğunda mütemadiyen gösterdiği üzere ne sesi gür çıkıyordu ne de kendisi için yükselen bir sesi uzun uzadıya dinleyecek vakte sahip oluyordu. Ancak bir süreliğine geride bıraktığımızı zannettiğimiz ama Avustralya Açık’ta yanlış bir kanıksama olduğunu fark ettiğimiz üzere Andy Murray hâlâ buradaydı. 2023’ün ilk sesi, Murray’den geldi.
Thanasi Kokkinakis ile Andy Murray’i karşı karşıya getiren Avustralya Açık ikinci tur mücadelesinin sıradan bir maç olmayacağı açıktı. Bir yanda, ülkesinin sevilen çocuklarından biri olan Kokkinakis’in kendi topraklarında maça çıkıyor oluşu maçı ilgi çekici bir noktaya taşıyordu. Diğer yanda, Büyük Üçlü’yü her zaman için Büyük Dörtlü yapabilmek için mücadelesini sürdüren Murray’nin hâlâ tura tutunan bir yıldız olması, ilk turda geçen yılın yarı finalisti Matteo Berrettini’yi saf dışı bırakması ve hâlâ tribünlerden kendisi için yükselecek o sesi arama ihtimali birçoklarını ekran karşısında birleştirecekti.
Kendi seyircisi önündeki Kokkinakis, hem maçta hem de üçüncü sette 2 farkla öndeydi ve servis kullanıyordu. Hem üçüncü setin hem de maçın 0-3’e gelmemesi için en ufak bir sebep yoktu. Aslına bakarsak, oradan sonra her şey son üç-dört yıldır nasıl devam ediyorsa öyle devam edebilir; Kokkinakis kendi seyircisi önünde Grand Slam yolculuğuna keyifli bir şekilde devam ederken Murray ise sevenlerine kortta her zaman sergilediği o centilmen aurayı sunmakla yetinmek zorunda kalabilirdi. Yıldız oyuncu ise o puanı oynamayı tercih edecekti. Gerçekten oynamayı. Durumu 1-2’ye getiren o oyun ve o son puan, Rod Laver Arena’dan yükselen gür bir sesle sonuçlanıyordu. Andy Murray, kulağını kaldırarak tribünlere “Sizi duyamıyorum” işareti yaparken olanlardan gayet memnun gözükmüştü.
Üçüncü setin ilerleyen dakikalarında 2-5’ten de dönmeyi başaracak Murray, defalarca özlediği o sesi hem kendisi duydu hem de ekran başındaki sporseverlerin duymasını sağladı. Melbourne saatiyle sabaha karşı 04.10’da biten maç, 5 saat 45 dakikayla Avustralya Açık tarihinin en uzun ikinci maçı olmuştu. Andy Murray’nin bu performansını ve tribünlerden yükselen o sesi, üzerinden günler geçmesine rağmen hâlâ daha da unutulmaz kılan ise yıldız oyuncunun 35 yaşında aslında burada olmaması gerektiği beklentisiydi. Kimse senden bunları beklemezdi Andy. Hiç kimse.
Bundan tam dört yıl önce ve yine Melbourne’da Roberto Bautista Agut ile karşı karşıya geleceği ilk tur maçının öncesinde turnuva öncesindeki klasik basın toplantılarından birini yapmak için kameraların karşısındaydı yıldız oyuncu. Bugün o 13 dakikayı klasik bir turnuva öncesi basın toplantısı olarak hatırlamıyor olmamızın sebebi ise daha ilk saniyelerden söylemlerini dile getirirken ne kadar zorlanacağını belli etmesi olacaktı. “İyi hissetmiyorum. Açıkçası çok uzunca bir süredir, yaklaşık 20 aydır bir acının içindeyim. Yapabileceğim neredeyse her şeyi yaptım. Bu şekilde devam etmek istemiyorum.”
Karşımızda farklı bir yıldız, farklı bir Andy Murray vardı. Elbette işlerin yolunda gitmediği, Murray’nin sakatlıklarla boğuştuğu ve birçok turnuvayı peş peşe kaçırmak zorunda kaldığı ortadaydı. Ancak aylardır ne söyleyeceğini bildiğini çok önceden tasarladığını düşündüğümüz cılız bir ses ne söyleyeceğine yolda karar veriyor ve cümlelerini toparlamakta epey zorlanıyordu. Duraksaya duraksaya, konuşamadığı anların da en az konuşabildiği anlar kadar fazla olduğu o basın toplantısı, kortta daima kendini parçalarcasına mücadele eden bir sporcunun farklı bir sesini duymamıza vesile olmuştu. Aslında Murray’nin sarf ettiği sözler hiç de beklenmedik şeyler değildi. 2017 sakatlıklar sebebiyle tura verilecek uzunca bir aranın başlangıcı olmuş, 2018’de geçirdiği kalça ameliyatının ardından ilk 800’ün dahi dışında kalmıştı yıldız isim. O basın toplantısı her ne kadar görkemli bir rüyanın tat kaçıran bir sonu olarak çok evvelden bekleniyor olsa dahi derin bir etki bırakması kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Zira o birkaç dakika sonrasında şöyle diyordu Britanyalı yıldız: “Bu ameliyatı olma sebebim profesyonel tenise geri dönmek değil, daha iyi bir hayat kalitesine kavuşabilmek.”
O sözlerden saatler sonra korta çıkan Andy Murray, beklenildiği üzere ilk iki seti kaybetti. Sonrası ise çok büyük bir mücadelenin izdüşümü… Üçüncü ve dördüncü seti tie-break’e götüren yıldız isim, maçı da beşinci sete sürükledi. Beşinci seti 6-2 kaybettiğinde her şeyin sonuna geldiğimizi düşünüyorduk. Bir kişi hariç, Andy Murray. Elinde olmayan sebeplerle kariyeri uzunca bir süre sekteye uğrayan ve aslında profesyonel sporculuk kariyerinin ne kadar kısa süreli bir şey olduğunu fark eden 31 yaşındaki yıldız, maç sonunda kendisi için yükselen alkışları ve tezahüratları dinledikten sonra kort içi röportajda beklenmedik şekilde şunları söylemeyi tercih edecekti: “Buraya geri dönmek için elimden geleni yapacağım.”
2019 Avustralya Açık’tan sonra bir kez daha bıçak altına yatan Murray, bu kez ikinci bir yaşama merhaba diyecekti. Eşi benzeri zor bulunur bir ameliyat sonucunda kalçasına metal bir protez takılan Andy Murray için aslında olması beklenen, bundan sonraki yaşamına metal bir kalçayla yaşamayı öğrenmesi gereken bir insan olarak devam etmesiydi. O ise metal bir kalçayla kortta nasıl hareket edileceğini öğrenmesi gerektiğini düşünüyordu. Bugüne kadar attığınız tüm adımların uzunluğunun da hızının da temposunun değiştiğini düşünün. İleri, geri, sağ, sol. Yeni bir kalçayla önce yürümeyi, daha sonrasında koşmayı, en nihayetinde ise tenis oynamayı yeniden öğrenen Murray, tekrardan turun parçası olmak istemişti.
Bir kez daha turun parçası olabilmek, o son puanları oynayabilmek ve tribünlerden gelecek o sesin parçası olabilmek için kelimenin tam manasıyla elinden gelen her şeyi yaptı. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna başka başka şehirlerdeki turnuvalara ilk turlarda veda etmekten hiç gocunmadı. Eski bir şampiyon veya finalist olarak geldiği slam’lerde ilk turda genç rakiplerine karşı boyun eğmekten çekinmedi. Bu geri dönüş öyküsünde kendisinden önce metal bir kalçayla tura dönmeyi başaran Bryan Kardeşlerden Bob Bryan’a telefon dahi açacaktı. Her şeyi yeniden öğreniyordu yıldız oyuncu. Bu mücadelenin karşılığı ise Melbourne kentinde gelecekti.
Tura geri dönüşünü hikâyeleştirdiği Resurfacing adlı belgeselde kendisi için artık acısız bir hayatın mümkün olmadığından da bahsediyordu diyordu İskoç yıldız. Bugün o metal parça sayesinde gerçekten yeniden doğmuş gibi hissediyor mudur? Belki de. Peki en iyi döneminde en iyi oyununu sergilediği çim kortta, birkaç ay sonra zirveye oynayacak mıdır? Çok ama çok zor. En nihayetinde sorunsuz bir şekilde ilerlemiş osla dahi 35 yaşına basmış bir sporcudan söz ediyoruz. Roger Federer kariyeri boyunca neredeyse hiç büyük sakatlık geçirmemişti. Vücudunda hiçbir sakatlık birikimine yer yoktu. Ancak ne yaparsanız yapın, bir yerden sonra bacaklarınız sizi daha ileriye götürmez. Zaman, mağlup olmaktan kaçamayacağınız yegâne gerçeklik.
Ne olursa olsun yıllar sonra Andy Murray denildiğinde aklımıza gelen bazı maçlar olacak. 2013’te Novak Djokovic’i mağlup ederek Britanya’nın 77 yıllık Wimbledon kuraklığını sonlandırdığı maç, Andy Murray külliyatının en nadide parçalarından. Önce Londra 2012’de kendi ülkesinde, dört yıl sonra kilometrelerce ötedeki başka bir başkentte, Rio’da kazandığı tekler ve çiftler olimpiyat altınları bahsi geçtiğinde onu efsane olarak anmamızı epey kolaylaştıran başarılar. Ama tüm bu unutulmaz şampiyonluklardan ve altın madalyalardan sonra Melbourne şehrine de dönmemiz gerekecek. En nihayetinde 2010 ile 2016 arasına Rod Laver Arena’ya beş final sığdıran bir yıldızdan bahsediyoruz. Dört kez Novak Djokovic’e, bir keresinde ise Roger Federer’e mağlup olan yıldız isim, buradan hep kötü hatıralarla ayrılmıştı. 2019’daki Bautista Agut’la oynadığı o ilk tur mücadelesi de aslında o kötü hatıraların belki en hafifi, belki de en katmerlisiydi.
Dört yıl sonra galip gelen yine İspanyol raket oldu ama hem 2019’da hem de geride bıraktığımız Avustralya Açık’ta o iki gün boyunca tribünlerden çıkan ses, Andy Murray’nin yıllardır sürdürdüğü mücadelenin en büyük özetidir belki de. İkinci seti tie-break’te 9-7’yle cebine koyup skoru 1-1’e getirdiği o puanın ardından tribünlere dönen Murray, Rod Laver Arena’yı dinlemeyi tercih ediyordu. Sessizce. Önce o dinledi, sonra da biz.
ÖNE ÇIKANLAR
Kahve tutkunlarının vazgeçilmezi olan latte çeşitleri arasında özellikle kış aylarının favori içeceklerinden biri toffee nut latte’dir. Karamel ve fındık aromasının espresso ile muhteşem uyumunu yakalayan bu içecek, hem kafelerde hem de evde hazırlanabilen lezzetli bir alternatif sunar.
Kan şekeriniz gün boyu kendinizi nasıl hissettiğiniz ile enerji seviyelerinizi önemli ölçüde etkiler. Kan şekeri seviyesini korumak ise uzun vadeli sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Birçok etken kan şekeri seviyenizin değişmesine neden olabilir. Bunlardan biri de beslenme şeklidir. Yaşam tarzınızı oluşturan seçimlerin içinde …
Kilo kaybı ve sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atmanın gerektiğini muhtemelen duymuşsunuzdur. Peki 10 bin adımın kalori yakma potansiyelini tam olarak biliyor musunuz? Günde 10.000 adım yürüme fikri, dünya çapında da popüler hale gelen bir fitness hedefi haline geldi. Başlangıçta insanları …