Devlerin Sahnesi
11 saati aşan tenis maçı, gelmiş geçmiş en iyi final, imkânsız geri dönüş… Söz konusu Grand Slam turnuvaları olduğunda, hikâye bulmak hiç zor değil.
Tenis sezonu yılın neredeyse tamamına yayılsa da dört turnuvanın yeri diğerlerinden ayrıdır. Avustralya Açık, Fransa Açık, Wimbledon ve Amerika Açık şeklinde sıralanan Grand Slam’ler, en prestijli mücadelelere ev sahipliği yapar. Gelmiş geçmiş en iyi oyuncular da çoğunlukla bu turnuvalarda ortaya koydukları performanslar üzerinden değerlendirilir. Zaten son yıllarda hem erkek hem de kadın tenisinde Grand Slam sayılarının fazlaca konuşulduğuna tanıklık ediyoruz. Serena Williams, 2017’de 23. majör şampiyonluğunu yaşadı fakat Margaret Court’a ait 24’ü bir türlü geçmeyi başaramadı. ABD’li efsanevi raket, kızının doğumundan sonra geri döndü fakat çıktığı dört slam finalini de kaybetti. 2009’da Wimbledon zaferine imza atarak erkeklerde tüm zamanlar slam rekorunu eline geçiren Roger Federer ise 14’ten 20’ye taşıdığı rekorun önce Rafael Nadal, ardından Novak Djokovic tarafından kırılışını izledi. Federer’in emekli olduğu şu noktada, en büyük rakipleri hâlâ daha fazlasını yapma niyetinde.
Thanasi Kokkinakis ile Andy Murray’i karşı karşıya getiren Avustralya Açık ikinci tur mücadelesinin sıradan bir maç olmayacağı açıktı. Bir yanda, ülkesinin sevilen çocuklarından biri olan Kokkinakis’in kendi topraklarında maça çıkıyor oluşu maçı ilgi çekici bir noktaya taşıyordu. Diğer yanda, Büyük Üçlü’yü her zaman için Büyük Dörtlü yapabilmek için mücadelesini sürdüren Murray’nin hâlâ tura tutunan bir yıldız olması, ilk turda geçen yılın yarı finalisti Matteo Berrettini’yi saf dışı bırakması ve hâlâ tribünlerden kendisi için yükselecek o sesi arama ihtimali birçoklarını ekran karşısında birleştirecekti.
2010 Wimbledon İlk Turu: John Isner – Nicolas Mahut
Listenin Federer, Nadal ya da Djokovic ile açılmaması biraz şaşırtıcı gelebilir. Merak etmeyin, ilerleyen satırlarda üç dev raketin kulaklarını bol bol çınlatacağız. Fakat bundan 13 sene evvel oynanan bu enteresan maç, sadece içindeki iki tarafın değil tüm tenis tarihinin en akılda kalıcı mücadelelerinden biri oldu. 11 saat 5 dakika süren, tam 183 oyunun oynandığı bir kapışmadan bahsediyoruz… Başladığı 23 Haziran 2010 günü karanlık sebebiyle tamamlanamayan, oyuncuların iki gün daha korta gelmek durumunda kaldığı eşleşmenin ardında bıraktığı sayılar tek kelimeyle absürd. Örneğin, John Isner’ın sadece o maçta attığı 113 ace’e hiçbir rakibi turnuva boyunca erişemedi. Mahut de 2.08’lik dev rakibinden aşağı kalmayarak 103 ace’e imza atacaktı. 70-68’lik final seti sonunda Isner tarafından galip tamamlanan anıtsal mücadele, belki neticesinde bir büyük şampiyon çıkarmadı ama ardında muhtemelen hiç kırılmayacak bir rekor bıraktı. Zira artık slam maçlarının beşinci setinde skor 6-6’ya geldiğinde bir karar oyunu yapılıyor ve 10 puana erişen galibiyete gidiyor. Üç günlük efsanevi kapışma da anılarda yaşıyor.
2008 Wimbledon Finali: Roger Federer – Rafael Nadal
Wimbledon, tenisin en eski turnuvası. 1877’den beri itinayla korunan gelenekleri ve nevi şahsına münhasır havasıyla en prestijli müsabaka olduğunu söylemek de mümkün. Dolayısıyla, en meşhur maçlardan bazılarına ev sahipliği yapmasında şaşılacak bir taraf yok. İçlerinden bir tanesi, diğerlerinden bir miktar ayrılıyor. Dönemin en büyük şampiyonu Roger Federer, 2003 senesinden başlayarak arka arkaya tam beş Wimbledon zaferine imza attı. Kariyerine toprak kortları domine ederek başlayan Rafael Nadal ise arka arkaya iki 2006 ve 2007 finallerinde Federer’in karşısına dikildi ve tek zemine hakim bir oyuncudan fazlası olduğunu kanıtladı. Üstelik Rafa, İsviçreli rakibini kendi kalesi olan Roland Garros’ta ikna edici biçimde mağlup ediyor ve psikolojik bir üstünlük de kuruyordu. Federer’in devasa bir baskı altında oynadığı mücadele, Nadal’ın skoru 2-0’a getirdiği an bitecek gibi görünüyordu. O noktada inanılmaz bir maç puanı kurtaran ve maçı beş sete taşıyan Federer, sıradan olabilecek mücadeleyi tarihin en iyi tenis maçlarından biri haline getirdi. Profilleri, stil kontrastları ve rekabetlerinin tesiri düşünüldüğünde; 9-7’lik final setiyle Nadal’ın galip bitirdiği final, birçokları tarafından gelmiş geçmiş en iyi maç olarak hatırlanıyor.
2012 Avustralya Açık Finali: Novak Djokovic – Rafael Nadal
Federer ve Nadal hâkimiyeti erkek tenisini kasıp kavururken, Sırbistan’dan çıkan genç bir raket, kimselerin yapamadığını yapacaktı. 2007’de ilk slam finalini oynayan, 2008 Avustralya Açık’ta ilk büyük şampiyonluğuna giden Novak Djokovic, 2011 senesinde geçirdiği evrimle beraber bir anda iki büyük figürü arkasına alarak dünyanın en iyi oyuncusuna dönüştü. Yeni dünya 1 numarası, üç Grand Slam kazandığı çıkış yılının ardından Melbourne’a büyük umutlarla geldi. 2012 Avustralya Açık finalinde rakibi, kariyeri boyunca en çekişmeli maçlarının bazılarını oynayacağı Rafael Nadal’dı. 5 saat 53 dakikalık boğuşmayı 7-5’lik final setiyle kazanan Nole ve rakibi, inanılmaz fiziksel kapışmanın ardından ayakta durmakta zorlandılar ve kupa seremonisini sandalyelerde oturarak tamamlayabildiler. Geriye, belki başka hiçbir başka maçta ulaşılmamış bir ralli yoğunluğu ve puan kalitesi kaldı.
2022 Avustralya Açık Finali: Rafael Nadal – Daniil Medvedev
2009’de tek Avustralya Açık şampiyonluğuna imza atan Rafael Nadal için sonraki finallerin hepsi hüzünlü geçti. Öyle ki İspanyol efsane, çok uzun seneler Melbourne’da bir kupa kaldırmaya hasret kaldı. Oldukça çetrefilli bir ayak sakatlığından döndükten hemen sonra finale çıktığı ama karşısında o an dünyanın en iyi sert kort oyuncusu olan Daniil Medvedev’i bulduğu 2022 Avustralya Açık, Rafa’nın kariyerindeki en büyük peri masalına dönüşecekti. Rus rakibine karşı setlerde 2-0 gerideyken üç servis kırma puanı çeviren 35 yaşındaki Nadal, her anlamda inanılmaz bir geri dönüş ortaya koydu. Beş saat sınırını aşan bir diğer final sona erdiğinde, tenisin en büyük savaşçısı yine imkânsız görüneni başarıyordu.
1999 Fransa Açık Finali: Andre Agassi – Andrei Medvedev
Tenisin modern çağdaki büyük kahramanlarından biri olan Andre Agassi; yurttaşı Pete Sampras ile yaşadığı rekabet, sıradışı karakteri ve büyük karizmasıyla her daim en fazla destekçiye sahip tenisçilerden biri oldu. 1999 Fransa Açık finali de ABD’li tenisçinin kariyerindeki en önemli dönüm noktalarından bir tanesiydi. 1995’ten beri slam kazanamayan Agassi, doksanların ortasında biraz da kişisel hayatındaki problemler nedeniyle adeta dibe vurmuş durumdaydı. Dört yıl aradan sonra çıktığı ilk majör finalde, iki set geçilmişken Agassi bu kez de kortta dibe vurmuş görünüyordu. Ancak koçu Brad Gilbert’ın yaptığı meşhur motivasyon konuşması sonrası maça dönen ve tüm negatif yaklaşımını bir kenara bırakan tecrübeli raket, Ukraynalı toprak kort eksperi Andrei Medvedev’in setlerde 2-0 öne geçtiği karşılaşmayı 3-2’yle kazanmayı başaracaktı. Sonrası, 2006’ya dek sürecek kariyerinin ikinci baharı oldu ve Agassi’nin tarihteki yerini perçinledi.
ÖNE ÇIKANLAR
Kahve tutkunlarının vazgeçilmezi olan latte çeşitleri arasında özellikle kış aylarının favori içeceklerinden biri toffee nut latte’dir. Karamel ve fındık aromasının espresso ile muhteşem uyumunu yakalayan bu içecek, hem kafelerde hem de evde hazırlanabilen lezzetli bir alternatif sunar.
Kan şekeriniz gün boyu kendinizi nasıl hissettiğiniz ile enerji seviyelerinizi önemli ölçüde etkiler. Kan şekeri seviyesini korumak ise uzun vadeli sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Birçok etken kan şekeri seviyenizin değişmesine neden olabilir. Bunlardan biri de beslenme şeklidir. Yaşam tarzınızı oluşturan seçimlerin içinde …
Kilo kaybı ve sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atmanın gerektiğini muhtemelen duymuşsunuzdur. Peki 10 bin adımın kalori yakma potansiyelini tam olarak biliyor musunuz? Günde 10.000 adım yürüme fikri, dünya çapında da popüler hale gelen bir fitness hedefi haline geldi. Başlangıçta insanları …