Victor Osimhen: Umutlar ve Soru İşaretleri

Victor Osimhen’in Türkiye’ye transferi muhtemelen bir ilk. Türkiye’ye yakın geçmişte çok büyük oyuncular geldi. Muhtemelen Victor Osimhen’den daha yüksek profilli, ismi ondan çok daha büyük isimler de geldi. Fakat hiçbiri Osimhen kadar “prime” dönemlerinde burada oynamadılar. Hiçbir oyuncu 100 milyon euro’luk bir bonservis değerine sahipken Türkiye’ye gelmedi. Zaten normal şartlarda böyle oyuncuların gelmemesi de gerekiyordu. Fakat Osimhen’in Napoli’yle olan bağlarının kopması sonrasında bu yaz yaşananlar; Avrupa transfer döneminin de kapanmasıyla birlikte Osimhen’i önemli bir gerçekle karşı karşıya bıraktı. O noktadan sonra Ya Suudi Arabistan’da ya da Türkiye’de oynayacaktı ki rekabetçilik yönünden Avrupa’da uzak olmasına karşın çok daha iyi bir seçenek olan Türkiye kararını verdi. Galatasaray bu fırsat transferini çok hızlı şekilde bitirerek Victor Osimhen’i kadroya kattı fakat transferin yarattığı atmosfer, Avrupa Ligi kadrolarının UEFA’ya bildirilmesiyle birlikte biraz düşmüş görünüyor.

Bunda en büyük faktör Galatasaray’ın mevcut şartlar altında bir santrfor ihtiyacının olmaması. Galatasaray bek, kenar, orta saha ve hatta stoper rotasyonunda eksikleri olan bir takım. Ama Osimhen’den önce santrforda eksikliğe dair herhangi bir düşünce yoktu. Zira artık Avrupa’da genel geçer olan tek santrforlu sistemler içerisinde Icardi ve Batshuayi’den oluşan santrfor rotasyonu problemli durumlarda oraya eklemlenebilecek Barış Alper Yılmaz’la birlikte son derece yeterli ve aynı zamanda güçlüydü. Bu rotasyona gelen Victor Osimhen eklemesi Galatasaray’ın şablonunu ve yapısını değiştirecek.

Galatasaray, Mauro Icardi’nin sakatlık dönüşü sonrasında Avrupa’da artık nesli tükenmek üzere olan çift santrforlu yapıları tercih etmek durumunda. Bunun için iki yol mevcut. Ya asimetrik bir 4-4-2 tercih edilecek ya da radikal bir sistem değişikliğiyle birlikte 3-5-2’ye dönülecek. İki yapıda da üç tane merkez orta saha karakterli oyuncuya ihtiyaç var ve Galatasaray orta saha rotasyonunda biraz eksik. Üçlü savunmaya dönülmesi durumunda kuvvetli, ayağı iyi ve tercih sol ayaklı bir ekstra stoper ihtiyacı da mevcut. Osimhen hamlesi sonrasında bu ve benzeri profiller Galatasaray yönetiminden son gün transferi olarak beklendi ama karşılık bulmayan bu beklenti sarı-kırmızılıların rotasyonunu Osimhen öncesi döneme göre çok daha kısa bırakmış durumda.

Kerem Aktürkoğlu’nun gidişi bir problem. Kerem Aktürkoğlu’nun, Wilfried Zaha’nın da takımdan ayrıldığı bir transfer penceresinde gidişi daha büyük bir problem. Galatasaray’ın bu iki kaybı ikame edecek bir kenar oyuncusu transfer etmemesi ise muhtemelen en büyük problem. Zaha ve Kerem, geçtiğimiz sezon gol ve asist toplamında 30 civarı katkı yaptılar ve Galatasaray sadece Victor Osimhen hamlesiyle bu sayıyı karşılamaya çalışıyor. Osimhen, Türkiye Süper Ligi’nde 30 gol katkısı yapabilir mi sorusuna hayır demek kolay değil. Ama sadece Osimhen’den gelecek 30 gol, Galatasaray’ın kayıplarını karşılamaya yetecek mi sorusuna da evet cevabı vermek zor. Zira Osimhen ve Icardi’nin beraber oynadığı denklemlerde Icardi rakip kaleden biraz daha uzaklaşıp biraz daha bağlantı oyuncusu gibi mücadele edecek. Bu da geldiğinden beri iki sezonda 47 gol katkısı yapmış Icardi’nin bu sezon 20 golün altında kalma ihtimalinin oldukça yükseldiğini bize gösteriyor gibi. Icardi son iki sezondaki atletik performansından uzak. Fiziksel olarak oraya dönüp dönemeyeceği ise şu anda oldukça meçhul. Durum buyken Galatasaray’ın Kerem ve Zaha’nın gol katkısını ikame etmeden sadece Osimhen’le tamamladığı transfer dönemi dışarıdan bakınca oldukça garip görünüyor.

Lakin elbette Osimhen hamlesi ve sonrasında yaşanan olumsuzluklar tamamen saha içiyle alakalı konular. Nijeryalı santrforun Galatasaray’a transferinin bir de psikolojik tarafı var. Bir süredir hedef maçları çok kötü oynayan, Beşiktaş’a Süper Kupa’da 5-0 kaybettikten sonra Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Young Boys’a çok kötü iki 90 dakika sonrasında elenen Galatasaray’da Okan Buruk döneminde ilk kez bu kadar olumsuz bir atmosfer vardı. Osimhen’in sürpriz transferi birkaç günlüğüne bu havayı tamamen tersine çevirdi. İşte Galatasaray yönetiminin en çok eleştirilmesi gereken tarafı belki de burası. Psikolojik yönden rakipleri tarumar edici bir transferin arkasını destekleyemeyip Erden Timur sonrası yaşanan olumsuzlukları sadece Osimhen transferiyle temize çekeceklerini düşünmek muhtemelen Dursun Özbek yönetiminin son dönemdeki en stratejik hatalarından oldu. Galatasaray 13 Eylül’e kadar birkaç transfer yapıp bu oyuncuları ligde kullanabilir. Fakat Avrupa özelinde görüntü şu an için fazlasıyla yetersiz. Bunu tersine çevirmek ise bir kez daha Okan Buruk’un görevi olacak. İki yıldır problemli transfer dönemlerine rağmen saha içinde bir şekilde kazanma formülünü bulan Okan Buruk, baskının üstünde en yoğun olduğu sezonda bunu bir kez daha tekrarlama meydan okumasıyla karşı karşıya. Başarılı hocanın büyük sınavı, Galatasaray’ın sezon ve hatta kulüp seyri açısından da oldukça kritik sonuçlar barındıracak gibi görünüyor.