FUTBOL

EURO 2024 ve Milli Takımın Geleceği

EURO 2008 sonrası genellikle tartışmalar, sorunlar ve hayal kırıklıklarıyla hayatımızda yer alan milli takımın EURO 2024’te gösterdiği performans, futbolu yeni yeni takip etmeye başlayan neslin milli takımımızla olan bağını güçlendirirken, gelecek için de ümit verdi.

12 Temmuz 2024 6 dk
EURO 2024 ve Milli Takımın Geleceği

Ben EURO 2000’de gruptan çıkan, 2002 Dünya Kupası’nda üçüncü olan ve EURO 2008’de yarı final gören milli takımı izleyerek büyüdüm. 10 yaşından 18 yaşına kadar, sadece sekiz sene içerisinde izlediklerim, futbolu yeni yeni sevmeye başlayan bir çocuğun bu sporla bağını güçlendirmek için yeter de artardı zaten. Şüphesiz bu üç turnuvada da sosyal medyanın ortalarda olmaması, takıma sadece sahaya çıktıklarında ulaşabilmek ve sahada da her şeyin iyi gitmesi işleri çok daha kolay kılmıştı herkes için, ancak EURO 2024’ün milli takımımıza bakışı eskiye çevirdiğini söylemek çok da zor değil.

euro 2024 milli takım

Geride bıraktığımız 15 yılda futbolu takip etmeye başlayan gençlerin milli takımla olan ilişkisi, benim onların yaşındayken sahip olduğum ilişkiden çok farklı. Çok rahat geçeceğini düşündüğümüz eleme gruplarında takılan, finallere gittiğinde kamptaki iç karışıklıklarla boğuşan, grup aşamasında varlık dahi gösteremeyen milli takımları izlemek, çoğu gencin takımla sahip olduğu bağın negatif olmasına sebebiyet vermişti. Şüphesiz negatif durumun artmasında sosyal medyada hemen parlamaya hazır kitlelerin, yönetemeyen yöneticilerin, futbolun politize oluşunun ve nihayet giderek artan kulüpçülüğün ciddi miktarda etkisi var. Aslına bakarsak, bu sorunların hiçbiri geride kalmış, ya da EURO 2024 boyunca ortadan kalkmış da değil. Ancak turnuvada gelen başarı ve oyuncuların potansiyelinin yarattığı heyecan, tüm olumsuzlukların önüne geçti.

Zor Geçiş

Gerek saha içi performansı, gerekse basın açıklamalarıyla biraz da kendi kuyusunu kazan Stefan Kuntz sonrası milli takımımızın başına gelmek, kimse için kolay olmayacaktı. Adana Demirspor’la herkesin sempatisini kazanan – bunu özellikle söylüyorum, zira kulüpçülüğün zirve yaptığı bu dönemde büyük takım geçmişi olan biri sadece nefes aldığı için dahi eleştirilebilirdi – Vincenzo Montella’nın takımın başına gelişi, Hırvatistan deplasmanında gelen galibiyet ve grup lideri olarak turnuvaya katılmak İtalyan teknik adamın elini bir anda güçlendirdi. Fakat milli takımımızın başında olmak, asla sadece teknik direktörlük yapmak anlamına gelmiyor, malum.

milli takım

Herkes tarafından eleştirilen bir federasyonun altında çalışıyor olmanın yanında, özellikle geçtiğimi sezon ayyuka çıkan komplo teorisi temelli kulüpçülüğün milli takıma olan etkisi, gerek hazırlık aşamasında, gerekse turnuva boyunca İtalyan teknik adamın hep önüne çıktı. Yaptığı tercihlerden yapmadığı tercihlere, söylediği cümlelerden, yanlış çevrilen cümlelerine kadar sürekli eleştiri altında kalmasına rağmen her daim sakin, kendinden emin ve iletişime açık görüntüsüyle birlikte olumsuz havaya pek izin vermeyen Vincenzo Montella, Gürcistan maçında gelen galibiyetle birlikte elini iyice sağlamlaştırdı, sonunda da çeyrek finale kadar yürüdü. Saha içi tercihleri, her teknik adam için geçerli olduğu gibi, eleştirilebilir. Fakat saha dışında bu kadar karmaşık, bu kadar patlamaya hazır bir yapıyı çok iyi idare ettiğini, hatalar yapsa da işlerin büyümesine engel olduğunu söylemek gerek. Montella bir şekilde saha dışını ve orada yaşanan sorunları saha içine yansıtmamayı başardı.

Saha İçindeki Tercihler

Milli takımımızın performansının – kazanılan maçlarda dahi – tatmin etmediğine dair eleştiriler oldukça fazlaydı turnuva boyunca. Portekiz maçında tamamen sahadan silinmenin yanında, Gürcistan maçında son dakikada çizgiden çıkan top, Çekya maçında rakibin 10 kişi kalmasına rağmen zorla alınan galibiyet ve Avusturya maçında Mert Günok’un son saniyede yaptığı kurtarış konuşuldu, “işler lehimize değil, aleyhimize gelişse” şeklindeki varsayımlarla, dolaylı eleştiriler ortaya atıldı. Aslında milli takımımızın oyununa ve Montella’ya yapılan eleştirilerin çoğu, yıllardır Didier Deschamps’ın Fransa’sı ve Gareth Southgate’in İngilteresi’ne yapılan eleştirilerle aynı. Fakat bu eleştirilerin haklı yanları olsa da, hedef tutturulduğunda veya başarı geldiğinde tamamı taca çıkıyor.

arda güler

Yalnızca 7 maçın size tarihi bir başarı getirebileceği, elinizdeki 26 kişilik kadrodan maksimum verim almanız gereken ve risk almanın genellikle hüsranla sonuçlandığı yerler turnuvalar. Dolayısyla sorunlu yerlerinizin üstünü mümkün olduğunca örtüp, güçlü yanlarınızı ortaya çıkartmanız gerek. Rakiplerinizin farklı oyun tarzlarına göre hamle veya plan yapmak zorunda olmak da cabası. Hem turnuva öncesinde yaşanan sakatlıklar, hem de oyuncu havuzundaki yetersiz noktaları baz alacak olursak, Montella’nun dokuz numaradaki sorunları ve stoper hattındaki arızaları gidermek, Arda Güler’in yaratıcılığını, Barış Alper Yılmaz’ın patlayıcılığını ve Ferdi’nin enerjisini kullanmak adına bir plan inşa ettiğini söylemek çok da yanlış olmaz. Mert Günok’un turnuva ilerledikçe kendine olan güveninin zirve yapması, stoperlerimizde aldığımız ekstra katkı ve genç kadronun başarı geldikçe momentum kazanması da şüphesiz ciddi şekilde yardımcı oldu.

İşin istatistiksel boyutuna gelecek olursak, aslında genel kanıdan da çok farklı veriler ortaya çıkıyor. Turnuvanın maç başına en fazla şut deneyen sekizinci, akan oyundan en fazla gol beklentisi üreten altıncı takımıyız. Turnuvanın en keyifli maçları listesinde Gürcistan ve Avustuya maçımız ilk beşte. Hollanda karşısında iki gol yediğimiz 10 dakikalık periyot hariç – ki Montella’nın orada değişiklik yapması gerektiğini ben de düşünüyorum – yarı finali hak eden taraf büyük ölçüde bizdik.

Şimdi bu takımı ve teknik direktörünü yerden yere vurmaktansa, potansiyeline odaklanmak daha doğru değil mi sizce de?

Parlak Gelecek

Dokuz numarayla oynamayı denememek, Kenan Yıldız etkisiz kaldığında yerine Kerem veya Semih’i koymamamak, Cenk Tosun’un aldığı süre… Montella’nın yaptığı tercihleri ve oyuncuların EURO 2024 performansını eleştirilecek çok fazla şey olabilir, ancak övecek şeylere odaklanmanın getirisi çok daha yüksek olacak gibi görünüyor. Başarılı bir turnuva geçirmiş, turnuva teknik direktörlüğü tecrübesi almış, iletişimi iyi bir teknik adam, kaleci ve stoperleri bir kenara bırakırsak, potansiyelinin tavanı çok yüksek, aşırı genç bir iskelet ve Hakan Çalhanoğlu gibi oyun olgunluğu zirvede olacak bir kaptanla 2026 Dünya Kupası’na gidecek olmanın vermesi gereken heyecan, bu turnuvadaki hatalara odaklanmaktan daha ön planda olmalı. Geride bıraktığımız iki yılda milli takım kampına çağrılan oyuncularımızın 35’i 25 yaş ve altı. Çoğunluğu takımlarının ana planında, kariyerinin sıçrama noktasında ve yaşlarına göre oldukça fazla maç sayısına sahip. Bu oyuncuların 10’u U21 Milli Takımı’nda oynayabilecek yaştalar. Yani önümüzdeki 15 yıl boyunca milli takımımızda yer alabilecekler.

milli takım 2024

Tüm bunları düşündüğümüzde, EURO 2024’te çeyrek final gören, 2026 Dünya Kupası’nda beklentisi yüksek olan ama daha da önemlisi, sekiz yıl sonra, bu genç oyuncuların kariyer zirvesi geldiğinde Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak milli takımımızın geleceğine heyecanla bakmak gerekiyor.

Ozan Can Sülüm

Ozan Can Sülüm

1997’de hentbol oynamaya, 2009 yılında spor medyasında çalışmaya, 2013 Şubat ayında da uzun mesafe koşmaya başladı. Sporu ya yapıyor, ya izliyor, ya yazıyor ya da yayınını yapıyor. Hayatı spordan ibaret.

Tüm yazılarına göz at (8)
SAYFA BAŞINA DÖN

ÖNE ÇIKANLAR

MAC+
KULÜP VE STÜDYOLAR