Athletic Bilbao 40 Yıl Sonra Gülümsüyor. Peki Devamı Gelecek mi?
Bilbao şehri, 40 sene sonra şampiyonluk kutladı. Başarı bir tesadüfe benzemiyor ve daha fazlası da gelebilir…

30 Eylül 2023…
Avrupa futbolunun en ilginç derbisinde Real Sociedad, Athletic Bilbao’yu konuk ediyor. Bu derbide iki takım taraftarını formalarıyla beraber otururken görmek mümkün. O gün, o taraftarlardan biri Jon Azanza’ydı. Athletic taraftarı olan Azanza, formasıyla Anoeta Stadı’ndaydı ve maçın ardından tüm dünyada popüler oldu. Şu anda LaLiga’nın tanıtım kliplerinde bile o var.
Zira 3-0’ı yakalayan Real Sociedad’ın taraftarları galibiyeti onu ‘araya alarak’ kutlamıştı. Bir yandan kol kola zıplayan ev sahipleri ve tam aralarında sabit duran, hafif bir hüzünle gülümseyen Jon. Dünyadaki her taraftar, benzer anlarda sinirlenirdi. Jon ise “Biz zaten bunlara alıştık” tarzında bir duruşla kameralara bakıyor…
O maç sezonun henüz sekizinci haftasında oynanmıştı. Athletic, sekizinci maçında ikinci kez yenilmiş, ayrıca Mallorca ve Getafe gibi ‘vasat’ rakiplerini yenememişti. Diğer yandan ezeli rakip Real Sociedad, Şampiyonlar Ligi’ne adım atmıştı.
Anoeta’daki skor Jon gibi tüm Bilbao halkına aynı hisseleri getirmişti: “Bu da önceki sezonların benzeri gibi olacak ve sezon orta sıralarda bitecek.”
19 Nisan 2024…
Jon’un dünyaya yayılan görüntüsünden yaklaşık yedi ay sonra Bilbao’dayım. Yeni başlayan bahar, şehre hem sevinç hem de yorgunluk getirmiş.
Ya da bir dakika… Bu ikisini şehre getiren Athletic olabilir!

İkilem
6 Nisan’daki finalin ardından yapılan kutlamaları görmüş olmalısınız. Sevilla’da başlayan coşku Bilbao’da zirve yaptı. Önce taraftarlarla futbolcuların hiçbir güvenlik önlemi olmadan şehrin sokaklarında gerçekleştirdiği doğaçlama parti, ardından Nervion kıyısında yapılan ve 1 milyon kişinin katıldığı kutlamalar, son olarak Villarreal maçının öncesindeki stadyum töreni…
İşte coşku ve yorgunluğun esas nedeni; bu uzun bir haftaydı. Bir hafta içinde Bilbao’dan tüm dünyaya, ilgi çekici görüntüler yayıldı. İkonik fotoğraflar ve videolar paylaşım rekorları kırdı. 40 yıl boyunca beklenen kupa, yüksek sadakat, sıkı sıkı korunan bir kimlik… Athletic camiasının ‘patlaması’ kaçınılmazdı. Ve patlamanın bir yorgunluk getirmesi de…
Kutlamalardan bir hafta sonra Bilbao şehrine geldiğimizde amacımız hem o mutlu havayı solumak hem de kritik Granada maçını izlemekti. Evet, Granada maçı halen kritik, çünkü sezon sona ermedi ve Şampiyonlar Ligi ihtimali devam ediyor…
Fakat şehirde Şampiyonlar Ligi’ni düşünen pek yok gibi. Bilbao’da halen kupa sevinci yaşanıyor. Tüm binalar kırmızı-beyaz bayraklarla dolu. Dükkanlar, vitrinlerine kırmızı-beyaz ürünlerini koyuyor. Gelinlikler kırmızı-beyaz tercih ediliyor. Duvarlar, Copa del Rey’i anlatan grafitilerle dolu. Kulüp mağazasında içerisi dolu ama raflar neredeyse bomboş. Bu atmosferde, 1.5 ay daha dördüncülük hedefi için mücadele etmek kolay olmasa gerek.
Aslında Granada karşılaşması da diğerlerinden farklı değildi. Biletleri günler öncesinde tükendi. Maç sabahı, formalarıyla işe giden insanları gördük. Zaman zaman sokaklardan yükselen tezahüratları duyduk. Cuma günü olmasına rağmen, maçın başlamasına saatler kala stadın civarındaki tüm mekanlar yükünü aldı. Yani kimse devam eden ligi unutmamıştı.
Fakat maç başladığında hem tribünlerdeki hem de takımdaki mental yorgunluğu görmemek mümkün değildi. Takım, alametifarikası olan fiziksel mücadelesinden yoksundu. Granada, 6.dakikada bir gol buldu. Athletic cevap vermekte gecikmedi. Fakat devamı gelmedi. 24. dakikada yakalanan 1-1’e rağmen, Athletic maçı çevirmek için eski hevesine bürünemedi. Her ne kadar 17 şut çekse de bunlardan altı tanesi kaleyi bulabildi. Çoğu ceza sahasının dışındandı. Küme düşme hattındaki Granada’nın amacı kapanarak bir puan almaktı. Bunu da isabetli şut çekmeden başardı!
Bir hafta önceki Villarreal maçı da benzer bir şekilde sona ermişti. Takım, kupa finalinden sonra oynadığı iki maçı da kazanamadı. Bir açıdan, kaybedilen dört puan takvimin azizliği olabilir. Hemen herkes, bu iki maçın kupa finalinden önce oynanması halinde Athletic’in altı puanı hanesine yazdıracağı konusunda hemfikir. Fakat final ve kutlamalar, sezonun en çok kızıştığı döneme denk geldi ve Athletic’in ligdeki hızı kesildi.
Oysa Avrupa’nın birçok ülkesinde kupa finalleri sezon sonuna doğru oynanıyor. İspanya’da ise finaller genelde nisan ayına denk gelir. Erken kupa kazanmanın bedeli ligde bocalamaktı…
Yine de; kimin umurda ki?

Tarihi Sezonun İlk İşaretleri
Güzel anlarla dolu bir sezonda Granada maçına kim üzülür? Üstelik Anoeta’daki derbide beklentiler dip yapmışken…
Athletic, Real Sociedad derbisinden sonra bir süre düşük viteste ilerledi. Avrupa kupası potasından hiç düşmedi ama gaza da basamadı. Her an yine o eski yere, orta sıralara dönmek mümkündü.
Fakat Noel’den hemen önce bir ışık belirdi. Athletic, henüz o günlerde şampiyonluk yarışında olan formda Atletico’yu 2-0 mağlup etti. Fikstürde olağan bir galibiyet gibi durabilir ama istatistikler bunun ne kadar değerli bir sonuç olduğunu anlatıyor. Los Leones, geçen sezon Real-Barca-Atletico üçlüsü ile oynadığı altı maçta sadece tek gol atabilmiş ve o maçların hiçbirini kazanamamıştı. Ayrıca LaLiga’da üçlüye karşı oynadığı son 25 maçta da sadece iki kere gülebilmişti.
Oynanan iyi futbol ve 2-0’lık net skor, bir kalite çıtasının ispatıydı. Ernesto Valverde’nin öğrencileri öz güveni yükledi, taraftarlar ışığı gördü ve takım sezonun korkulan rakiplerinden birine dönüştü. Athletic, ekim ayının şubat ayının sonuna kadar oynadığı 15 LaLiga maçında sadece bir kez yenildi. Yani, Copa del Rey başarısı asla tesadüf değildi ve sinyallerini vermişti.
Yapının başında Valverde yer alıyor. İspanya futbolu şimdilerde tiki-taka üzerinden tanınsa da Hollandalıların ülkeye getirdiği stilden önce Bask ekolü vardı. Aslında çok sempatik olmayan, rakipleri yıldırmayı önceleyen, baskılı, sert ve fiziksel güç talep eden bu ekol halen geçerli ve yeni üyelerini çıkarmaya devam ediyor. Yolu Barcelona’dan geçenleri dışarıda bırakırsak; İspanya’nın en başarılı teknik direktörlerini sıraladığımız listenin çoğu Bask kökenlilerden oluşur.
Valverde bir Basklı değil ama küçük yaşlarda oraya taşındı ve futbol eğitimini orada aldı. Teknik direktörlüğe de Athletic ile başladı. Daha sonra yurt dışı dahil başka yerlerde şansını denedi. 2013-17 arası yine Bilbao’daydı, kulüpte gösterdiği performans onu Barcelona’ya taşıdı. Geçen sezon Bilbao’ya geri döndüğünde Katalan-Bask harmanını yarattı. Bir tarafta rakibi yıldıran, sert, güçlü, pres seven oyuncular, diğer yandan Williams kardeşler gibi yetenekler…
Bu yapıya muhteşem taraftarlar ve San Mames atmosferi da eklenince yap-boz tamamlandı. Athletic bu sezon iç sahada sadece bir kez yenildi. Sezon ilerledikçe, 2018’den bu yana uzak kalınan Avrupa ufukta göründü.

Kupanın Kralları
Avrupa biletini lig kontenjanından almak en olası ihtimaldi. Zira Athletic, İspanya’nın en başarılı kulüplerinden biri olmasına rağmen 40 senedir Copa del Rey’i kazanamamıştı. Güvenilir bir yol değildi. En ufak bir aksilik, kupadan elenmeye neden olabilirdi ama iyi bir takımı ligde ilk yediye sokmak daha kolaydı.
Athletic ikisini de başardı. İlk yedide yer alacağı az çok belli olduğunda, kupada şova başladı. Ocak ayında başlayan serüvende işler yolunda ilerledi. Çeyrek finalde Barcelona’yı 4-2’lik skorla geçtiler. Yarı finalde ise Atletico’yu ise iki maçta da (üstelik gol yemeden) mağlup ettiler. İki favoriyi saf dışı bırakmanın ödülü, finalde Mallorca gibi daha ‘uygun’ bir rakip bulmaktı. Bask ekibi, Sevilla’daki finale geldiğinde artık öz güven sahibiydi ve ülkenin en formda takımlarından biriydi.
Finalin sonucunu hepimiz biliyoruz. Athletic, 40 sene sonra Copa del Rey’i kazandı. Sezonun gidişatını ve takımın gelişimini gördükçe, bunun tesadüfi bir başarı olmadığı anlaşılıyor. Hatta yıllar sonra; üst üste kazanılmış başarıların ilk adımı olarak bile anılabilir.
Sonu Gelmeyen Sezon
Athletic, Avrupa Ligi’ni cebine attı ama Şampiyonlar Ligi, Bilbao halkı için çok daha uzakta kalan bir anı. Tam da bu yüzden çok değerli.
Ve Granada beraberliğine rağmen aslında her şey bitmedi. İki gün sonra Atletico, Alaves deplasmanında mağlup olunca umutlar canlı kaldı.
Villarreal maçındaki penaltı ve Inaki Williams’ın Granada maçında kendi kalesine attığı gol olmasa, Athletic şu an Atletico’nun önünde dördüncü sırada olacaktı. Zaten şu andaki üç puanlık fark da çok değil. Sadece bir maç demek ve o maç da önümüzdeki hafta Atletico Madrid’in sahasında oynanacak. 40 yıl sonra gelen kupanın duraklarından biri de Metropolitano’ydu ve o gün Athletic 1-0 kazanmıştı. Neden aynısı olmasın?
Üstelik olmazsa bile; Athletic’in kurduğu yapı birkaç sene daha güçlü bir şekilde devam edebilir. Her ne kadar kaleci Unai Simon, genç yıldız Nico Willaims gibi isimleri kadroda tutmak zor olsa da ve kulübün transferde katı sınırları bulunsa da Valverde, bu şartlarda çözüm bulma konusunda mahir olduğunu kanıtladı. Üstelik Avrupa bileti, birçok Bask kökenli oyuncunun tercihini sağlayabilir. Yani yaşanan, ‘yalancı bahar’ olmayabilir.
“Anoeta ünlüsü” Jon, bugünlerde o kadar popüler değil. Eylül ayında tüm kanallar ona mikrofon uzatmıştı ama altı ay sonra gelen başarıda kimse ona ne hissettiğini sormadı. Oysa sezon onunla başlamıştı.
Yine de bizim bir tahminimiz var. Jon yine kollarını buluşturup gülümseyerek takımını izlemeye devam ediyordur.
Fakat şu bir gerçek, Bilbao halkı bu sefer benzersiz bir sezon izledi. Artık yüzlerdeki gülümseme “Bugünlerin geleceğini biliyorduk” anlamına geliyor…
ÖNE ÇIKANLAR

Kilo kontrolü, sağlıklı yaşam tarzının sürdürülmesi için kritik bir unsurdur. Kiloyu dengelemek; genetik yapı, yaş, cinsiyet, yaşam biçimi ve çevresel etkenler gibi birçok faktörden etkilenir. Bu noktalar bazen kilo yönetimini zorlaştırsa da dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite, sağlığı desteklemek ve kilo …

Hemen hemen herkesin günlük yaşamında karşılaştığı sürekli açlık hissi, neden kaynaklandığını tam olarak anlamakta zorlanılan bir durumdur. Gün boyunca düzenli öğünler tüketmenize rağmen açlık hissetmeye devam ediyorsanız, bu durumun arkasında birden fazla neden olabilir. Vücudun açlık sinyallerini tetikleyen …

İnsanlık, yüzyıllardır gençliği ve sağlığı korumanın sırlarını arar durur. Günümüzde bu arayış, bilimsel araştırmalar ve teknolojik gelişmeler sayesinde hiç olmadığı kadar ileri bir noktaya ulaşmıştır. Harvard Üniversitesi’nde genetik profesörü olan Dr. David Sinclair, yaşlanma sürecini anlamak ve yavaş…