NBA’de Yeni Sezonun Şifreleri: 5 Soru, 5 Cevap

1. Boston Celtics zinciri kıracak mı?

İlginç zamanlarda yaşıyoruz. Son altı sezonda altı farklı takım ligi şampiyon bitirdi. 2019’da Golden State Warriors hanedanının dağılmasından beri ligin tepesini yöneten bir odak yok. Toronto Raptors’ın ve sakatlıkların Warriors hanedanını mağlup etmesinden sonra LeBron James yeni takımı Los Angeles Lakers’la bir yüzük aldı, Giannis Antetokounmpo Milwaukee Bucks’a bir zafer armağan etti, Golden State Warriors hâlâ ölmediğini, en azından Stephen Curry basketbol oynadığı sürece ölmeyeceğini gösterdi, Denver Nuggets ile Nikola Jokic özkaynak düzeniyle zirveye çıktı ve son olarak da Boston Celtics sabırlı planlamasının karşılığını aldı. Ama bu takımlardan hiçbiri ertesi sene şampiyon olamadı. Hatta son altı sezonda şampiyon olan takımlardan hiçbiri ertesi sezon final bile oynamadı.

Şimdi bu zincir kırılabilir mi? Joe Mazzulla koçluğunda matematiksel olarak rakiplerine üstünlük kuran, maç başına 42 civarında üçlük kullanarak modern basketbolu farklı bir düzeye çıkaran Celtics, yeni bir hegemonyanın doğal adresi. Fakat hayat gibi NBA de çok hızlı akıyor. Kristaps Porzingis ve Jrue Holiday takaslarıyla geçen sezon başında bu takımın şampiyonluk tavanını yükselten usta yönetici Brad Stevens da bunun farkında. Jayson Tatum, Jaylen Brown ve Derrick White gibi oyuncularla Boston uzun yıllar zirveye aday olacaktır ama Porzingis’in sakatlık geçmişi ve Holiday’in yaşı düşünüldüğünde işlerin sarpa sarması da kimseyi şaşırtmaz. Dolayısıyla, Boston için önümüzdeki iki sezon kritik. Buradan bir üçleme çıkarıp tarihin en büyük takımları arasına girebilirler, herkesin üçlük atabildiği “Beş dışarıda” düzeniyle basketbolun değişimine imzalarını atabilirler. Ya da son altı sezonda şampiyonların başına geldiği gibi onlar da yolda takılıp düşerler ve “Tek şarkılık şampiyonlar” döneminin bir başka neferine dönüşürler.

2. Transferin şampiyonları zirveye aday olacak mı?

Her ekol kendi tezini yaratır. Sonra o teze bazı takımlar antitezler üretir. Bazıları da o tezi kopyalar. New York Knicks, tezin takipçilerinden biri. Boston’ın yaptığını gördüler ve onlar da kendi “Güçlü kanatlar, şut atan beş numara” yapılarını inşa ettiler. Mikal Bridges’ı beş, evet yanlış duymadınız, beş ilk tur draft hakkı karşılığında kadroya katan Knicks, lig başlamadan hemen önce Julius Randle ile Donte DiVincenzo’yu yollayarak Karl-Anthony Towns’ı renklerine bağladı. Jalen Brunson liderliğinde başlayan devriminin son parçaları olarak bu isimler alındı. Rotasyon daraldı mı? Evet? Sakatlık gibi problemlerde normal sezonda zorlanabilirler mi? Elbette. Peki şampiyonluk şansları arttı mı? Kesinlikle. Boston modelinin karşısında nostaljik ve güçlü bir New York modeli kuruldu.

Transferin aktif tek takımı New York değildi. Philadelphia 76ers bütün planlarını Paul George üzerine kurmuştu ve 4 yıl, 212 milyon dolarlık kontratla yıldız ismi kadroya kattılar. Tyrese Maxey’nin yükselişine Paul George’un tecrübesi eşlik edince ortaya birbirini tamamlayan müthiş bir yapının çıkacağı aşikâr. Fakat bu her ne kadar yaz aylarının en büyük transfer hamlesi olsa da Philly’nin şampiyonluk ihtimali için cevabı merak edilen esas soru hâlâ aynı: Joel Embiid sağlıklı kalabilecek mi? Nisan, Mayıs ayları gelmeden kimse bu soruya yanıt veremiyor.

Belki Knicks ya da Sixers kadar büyük taşları yerinden oynatmadılar ama takasla Alex Caruso’yu alan, Isaiah Hartenstein’ı 3 yıl, 87 milyon dolarlık kontratla takıma katan Oklahoma City Thunder da sezona iddialı giriyor. Geçen sezonu 57 galibiyetle bitiren Thunder, ribaund eksikliğini ve şut açığını bu hamlelerle kapatmış olabilir. Shai-Gilgeous Alexander’ın MVP seviyesindeki oyununu sürdürmesi de muhtemel. Eğer Chet Holmgren ve Jalen Williams gelişimlerini bir adım yukarı taşırsa genç nüvesiyle OKC de yüzüğün en büyük adaylarından biri olur. Özetle saydığım üç takım, Boston’ın hükümdarlığını sarsmak istiyor. Ve bu uğurda yalnız olmayacaklar. Kan kaybetseler de eski şampiyonlardan Denver Nuggets ve Milwaukee Bucks hâlâ yüzüğün en büyük adayları arasında. Minnesota Timberwolves ve Dallas Mavericks yükselişlerini sürdürmek istiyor. Ve pek çok takım “Yeni peri masalı biz olabiliriz” diye hayal kuruyor.

3. Alperen Şengün ne yapacak?

Genç nüve mi dedik? O zaman Houston Rockets’a bakmak için doğru yerdeyiz. Geçen sezonu 41 galibiyetle bitiren Rockets, bu sezon artık play-off (ya da play-in) kapısından içeri girmek istiyor. Koç olarak Ime Udoka’nın ilk günden beri niyeti buydu. Udoka kazanmak istiyor ve uzun vadeli yeniden yapılanmalara inanmıyor. Ona göre kazanmak istiyorsanız bunu hemen hedeflemelisiniz. Kaybederek gelişemezsiniz. O yüzden yedek uzun olarak Steven Adams’ı kadroya kattılar. 2024 NBA Draftı’ndan seçtikleri Reed Sheppard da ‘Yılın Çaylağı’ ödülünün en büyük adaylarından biri.

Peki Alperen Şengün? Milli yıldızımız 2021 NBA Draftı’nın en büyük çıkış yapan oyuncusu. 16. sırada geçilen Alperen, o draft sınıfının üyesi olan Cade Cunningham, Evan Mobley, Scottie Barnes, Franz Wagner gibi parlak yeteneklerle birlikte NBA’in geleceğinde önemli rol oynayacak. Ve kariyer seyri itibariyle bu isimlerin hepsinden çok daha yukarılara gitme ihtimali var. Fakat Houston Rockets yönetimi, bu isimlerin kulüplerinden 5 yıl, 225 milyon dolarlık yeni kontratlarını aldığı bu yazı bekleyerek geçirdi. Zira Houston açısından bu denklemi zorlaştıran unsur Jalen Green’in serüveni. 2021 NBA Draftı’nda ikinci sıradan seçilen Green’e de yeni bir kontrat sunmak istiyorlar. Fakat Alperen’e ne verecekler, Green’e ne verecekler? Kafaları karışık. Kişisel fikrimi sorarsanız, sizin de katılacağınızı düşünüyorum, beklemeye gerek yok. Alperen o kontratı hak ettiğini çoktan gösterdi. Ama kulüp böyle düşünmüyor. Hoş, bu konuda enseyi karartmaya da gerek yok. Alperen çıkışını devam ettirirse benzer, devasa bir kontratı gelecek yaz alır.

Dolayısıyla hem Houston Rockets hem Alperen Şengün için olağanüstü önemli bir sezon başlıyor. Alperen bu sezon savunmadaki etkisini artırabilecek mi? Daha fazla üçlük atacak mı? Serbest atışlarını geliştirebilecek mi? Bu üç madde kritik. Zira saha görüşü, pas yeteneği, post-up becerisi, orta mesafede geliştirdiği şutu ve rekabetçiliğiyle Alperen şimdiden bir yıldıza dönüştü. Hedef artık süperstar adayı olmak. Hedef artık NBA’in en iyi 25 oyuncusundan biri olmak. O bu sıçramayı yaparsa Houston da peşinden gelecektir. Zira Alperen’in tepeden oyunu kurduğu, Fred VanVleet’le birlikte yönettiği Rockets hücumları, çeşitlilik anlamında üst seviyeye çıkabilir. Rockets, Amen Thompson’ın çıkışı ve Reed Sheppard’ın eklenmesiyle muazzam bir hücum ortaya koyabilir.

4. Yeni koçlar rüştünü ispat edecek mi?

Bu yaz koç piyasası oyunculardan daha hareketliydi. Tam yedi takım yeni bir koçla anlaştı. Önce ligin diplerinden başlayalım. Saygın bir asistanlık kariyeri inşa eden ve en son şampiyon Boston Celtics’in teknik ekibinde yer alan Charles Lee, Charlotte Hornets’ın başına geçti. Yine asistanlık yolundan gelen ve Kanada Milli Takımı’nın başantrenörü olan Jordi Fernandez, Brooklyn Nets’in yeniden yapılanmasının koçu oldu. Cleveland Cavaliers ile geçen sezon play-off yarı finali gören J.B. Bickerstaff, Detroit Pistons’ın makus talihi değiştirmeye soyundu. Brian Keefe’in Washington Wizards’taki “geçici başantrenör” etiketi kalıcılaştı. Bu isimlerin çoğundan kısa vadede play-off bileti beklenmiyor. 2025 NBA Draftı’nın derinliği düşünüldüğünde kaybetmeleri çok daha mantıklı bile olabilir. Fakat onlardan umut edilen takımlarına az da olsa bir gelecek senaryosu çizmeleri.

Yeni görevlerine gelen üç koçun durumu ise daha farklı. Mike Budenholzer’ın Phoenix Suns’taki oyun planını geliştirmesi, bilhassa da yıldızlarını daha fazla üçlük atmaya ikna etmesi bekleniyor. Bunu başarırsa Suns, Batı Konferansı’nda tepeye aday olup 50 galibiyet barajını aşabilir. Kenny Atkinson’ın Cleveland’daki kimyayı oturtması, takımın temel dörtlüsü arasındaki bağlantıları arttırması ve Evan Mobley ile Darius Garland’ı bir üst seviyeye taşıması umut ediliyor. JJ Redick’in işi ise belki de dünyadaki en zor iş. Bir LeBron James takımında koç olmak çok zordur. Los Angeles Lakers’ın koçu olmak ise zaten devasa bir baş ağrısıdır. Bir de bunu ilk koçluk deneyiminde, televizyon yorumculuğundan gelerek yapmak daha da çetrefillidir. Redick de takımını daha fazla üçlük atmaya yönlendiriyor. Bir de yeni bir uzun alarak Anthony Davis’i rahatlatmanın peşinde. Bu görevde başarılı olur mu? Bilemiyoruz. Ama en zor iş kesinlikle Redick’in. Şu an yeni görevinde en başarılı olması beklenen koç ise Budenholzer. Fakat Mobley’yi bir sonraki seviyeye taşırsa Atkinson aradan sıyrılabilir.

5. İhtiyarlara yer var mı?

NBA değişiyor, yeni nesiller öne çıkıyor, Anthony Edwards’tan Jayson Tatum’a, Tyrese Haliburton’dan Ja Morant’e ABD yeni umutlarını parlatmaya çalışıyor. Bir yandan Avrupalı yıldızlar MVP ödüllerini ve şampiyonlukları müzelerine götürüyor. Fakat bütün bu değişim tablosunun, nehrinin, hatta fırtınasının ortasında 2000’lerden kalan şarkılar söylenmeyi sürdürüyor. 40 yaşındaki LeBron James, 36’lık Kevin Durant ve Stephen Curry ile birlikte pek çok açıdan NBA’i hâlâ omuzlarında taşıyor. Üçlü belki eskisi kadar hızlı, dayanıklı ve istikrarlı değil ama bütün dünyanın gözlerini üzerlerine toplamak konusunda hâlâ çok becerikliler. 2024 Paris Olimpiyat Oyunları bunun en önemli örneği değil miydi? Sırbistan maçındaki geri dönüşte bu üçlü devredeydi, Fransa maçının sonunda ise Stephen Curry hepimize unutulmaz bir hediye verdi.

Üç yıldız için olimpiyat gibi kısa süreli etkinlikler hâlâ fark yaratma sahası. Fakat NBA gibi sekiz aylık bir maratonda bunu başarabilirler mi? Klay Thompson ile vedalaşan Golden State Warriors, Curry’nin nadir bulunan, bir daha kendilerine denk gelmesi imkânsız bir inci olduğunun farkında mı? Jonathan Kuminga ile Andrew Wiggins arasında doğru kanat rotasyonunu bulabilecekler mi? Şampiyonluk için her şeylerini ortaya koyacakları bir hamle yapacaklar mı? Lakers, LeBron James ve Anthony Davis etrafında varolan kadrosunu korumaya çalışacak mı? Yoksa sezon içinde büyük bir takas kovalayacak mı? Peki ya Phoenix Suns? Geçen sezon play-off ilk turunda süpürülen Suns, Budenholzer ile daha verimli bir takıma dönüşecek mi? Hepsini merakla bekliyoruz. Çünkü her ne kadar değişimi sevsek de hâlâ 1990’lar pop müziği ve 2000’ler NBA’i dinliyoruz. LeBron, Durant ve Curry, geçmişle bugünü, dünle yarını bağlayan büyük köprüler. Bize çocukluğumuzu, gençliğimizi ve ne yazık ki yaşlılığımızı anlatıyorlar.