Fotoğraf Albümü: Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı
Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı, hüzün dolu mağlubiyet karelerinin yanına sevinç dolu zafer karelerini ekledi. Artık fotoğraf albümüne bakıp keyfini çıkarma vakti.

Hiç düşünmüş müydünüz? Emin adımlarla yürünecek böylesine görkemli bir zafer yolunu; İtalya, ABD, Çin gibi devlerin karşısında dimdik durabilecek bir Türkiye milli takımını? Bu topraklardan çıkan bir takımın bir yaz mevsiminde katıldığı tüm turnuvalardan galip ayrılabileceğini, tüm madalyalara ve kupalara talip olabileceğini? Avrupa şampiyonasında kıtanın en deneyimli ekipleri karşısında bu kadar güçlü durabileceğini? Peki ya yalnızca üç-beş gün sonra Japonya’ya hareket edip çok ama çok kolay bir biçimde Paris 2024 biletini daha eylül ayından cebine koyabileceğini?

Onlar düşündüler. Artık geriye dönüp baktıklarında karşılarına 2003’ten veya 2019’dan bir hüzün karesi değil, zafer fotoğrafları çıkacak. Arkalarında ise sabaha karşı şafak sökmeye nazır beklerken ayakta olmayı bir sevinç kaynağı olarak gören milyonlar var.
Teksas
Melissa Vargas’ın devşirme oyuncu konusunda âdeta dünya voleyboluna örnek olması, “Vargas’ın takıma eklenmesi acaba Ebrar’ın oyununu bozar mı?” sorusuna Ebrar Karakurt’un smaçör pozisyonunda dünyanın en mutlu oyuncusu ne oynayabiliyorsa onu oynaması, Giovanni Guidetti döneminde sebepsizce takımın dışında bırakılan Gizem Örge’nin milli formaya kavuşması, Cansu Özbay ile Elif Şahin arasında bilinçli şekilde Daniele Santarelli tarafından başlatılan forma rekabeti…
İlk olarak Milletler Ligi’nde gelen zaferin, o ilmek ilmek işlenen şampiyonluğun adımları aslında sadece ‘zamanının’ gelmesini bekleyen bir takımı işaret etmiyor. En başta İlkin Aydın, Derya Cebecioğlu ve Elif Şahin gibi daha önce çok kısa sürelerle, setlerin sonlanmasına birkaç sayı kala oyuna alınan oyunculara ısrarla formanın emanet edilmesi geliyor. Sonrasında ise güven. Kim olursa olsun geniş kadrodaki herkesin bir şekilde ilk altıya yerleşme ihtimalinin oluşturduğu o güven duygusu… Adınız Gizem de olabilir Elif de Ebrar da…

O geceye, uluslararası arenada elde edilen o ilk büyük zafere döndüğümde aklıma gelen ilk kelime bu oluyor: Güven. Oyuncuların teknik ekibine duyduğun güven ve teknik ekibin oyunculara duyduğu güven. En nihayetinde ise sabaha karşı ayakta olan milyonların takıma, takımın ise milyonlara duyduğu güven.
Brüksel
Her şey orada sona erebilirdi. İlk seti kaybederek 1-0 geriye düştüğümüzde, üçüncü seti 25-15 kaybederek maç içinde âdeta sürklase olduğumuzda hatta dördüncü sette 20-17 geriye düştüğümüzde… Avrupa şampiyonasına yarı finalde veda edebilir, bugün hâlâ organizasyondaki son finalimizi 2019’da oynadığımızdan bahsedebilir hatta Sırbistan ile İtalya’nın 2021’deki finalin ardından bir kez daha oynayacağı o final müsabakasını hayaller kurarak uzaktan seyretmek zorunda kalabilirdik.

Bu anlatıyı tersine çeviren o küçük ve aynı zamanda devasa an ise Hande’nin skor 19-16’ya geldiğinde servis karşılarken birkaç saniyeliğine kapattığı gözlerinde saklıydı. Millilerimizin yıllardır üzerine koya koya ilerlediği, besleye besleye büyüttüğü o birikim oradaydı. Dünya şampiyonası, olimpiyat elemeleri, Avrupa şampiyonaları… Organizasyonların takvimlerinin son günlerine baktığımızda karşımıza çıkan o kırmızı, beyaz veyahut siyah forma kendini orada gösterecekti.
Hem kulüp sezonunda hem de milli takımda sıkça eleştirilere maruz kalan ama her defasında savunmasıyla ayakta kalabilen Hande, Vargas’ın takıma katılmasının ardından bambaşka bir role geçen ve defansta hiç olmadığı kadar aktif olmak zorunda kalan Ebrar, milli takım formasını ne kadar özlediğini yakaladığı her fırsatta gösteren Gizem, istediği zaman, istediği ölçüde sakin kalabilen Elif… Rüzgârı arkasına alan millilerimiz, dördüncü sette durumu 2-2’ye getirdiğinde hiç kimsenin finalden yana şüphesi yoktu. Kupanın bir ucu muhakkak ki bizim ellerimizdeydi.
O gözler, milli takımın yıllardır üstüne koyarak bugüne getirdiği o birikim final maçında da kendisini ortaya koydu. 1-0 geriye düştüğümüzde de 2-1 geriye düştüğümüzde de… Her defasında her şey yolunda ilerliyormuşcasına geri dönebilen ve maçta kalabilen millilerimiz; Avrupa şampiyonu unvanıyla yoluna devam etmek istedi. Ve öyle de oldu.
Tokyo
Milletler Ligi, dünya 1 numarası, Avrupa şampiyonluğu… Yetmeyecekti. En büyük hedef olan Paris 2024 için atılması gereken birkaç adım daha vardı. Avrupa şampiyonasından sadece birkaç gün sonra Japonya’ya hareket eden milli takım, yalnızca dokuz günlük bir süre zarfında neden dünyanın en iyisi olduğunu çok sade bir şekilde anlatabildi.
En yakından takip ettiğiniz sporda dünyanın en iyisi olarak kabul ettiğiniz sporcuyu gözünüzün önüne getirin. Yaptığı işi ne kadar ustaca yapıyor ve işin daha da cezbedici yanı ne kadar kolay gösteriyor değil mi? Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı da grupta final havasına bürünen Japonya maçı başta olmak üzere sahaya çıktığı tüm maçlarda neden dünya 1 numarası olduğunu defalarca kanıtlayacaktı. Milletler Ligi, Sırbistan ve ABD gibi ülkeler grup etaplarında yıldızlarını dinlendirdiği için kazanılmamıştı. Avrupa şampiyonluğu masalsı bir öykünün peşi sıra gelen satırları değildi. Tüm bu yaşanmışlıklar ne kadar gerçekse olimpiyat elemelerinde kurulan hükümranlık da bir o kadar gerçekti.

Artık çok daha geniş, sayfalarca sürecek, Paris’te yeni fotoğrafların ekleneceği bir albümümüz var. Üstelik artık bunca zaferin, madalyanın, şampiyonluğun, kahkaha dolu fotoğrafın ardından rahat rahat bakabileceğiz 2003’e ve 2019’a. Zaferler kadar hüzünlerin de bizim olduğunu, yıllardır arşınlandığımız o yolun nasıl zorlu engellerle dolu olduğunu her defasında hatırlayarak…
En önemlisi de unutmayacağız. Nihayetinde bu şampiyonluklar; Teksas’ta, Brüksel’de, Tokyo’da havaya kalkan kupalar, dünya 1 numarası haline gelen bu takım isimlerini yaz döneminde aklımıza kazıdığımız o 14 voleybolcudan oluşmuyor. Bu milli takım sadece Santarelli’nin, Vargas’ın veya Hande’nin değil; aynı zamanda Özlem Özçelik’in, Neslihan Demir’in, Natalia Hanikoğlu’nun, Naz Aydemir Akyol’un, Meliha İsmailoğlu’nun da takımı… Zira hüznün ve gururun başrolleri de bu şampiyonluğun en büyük paydaşları arasında.
En güzeli de bu herhalde. Artık bu albümde sadece hüzünler değil, sevinçler de var. Hem de bir değil, birden fazla kez. Ve ne mutlu ki bu albümün ilk karesi nasıl 16 Temmuz’da sona eren Milletler Ligi finali değilse, son karesi de Paris 2024 biletini aldığımız Japonya maçı olmayacak. Işıklar Şehri’nde buluşana dek bu fotoğraf albümünün keyfini çıkarmak en güzel olacak galiba…
ÖNE ÇIKANLAR

Eliminasyon diyeti son zamanlarda popüler hale gelen bir beslenme yöntemi. Eliminasyon diyeti, vücudunuzun belirli yiyeceklerle olan intoleransını veya alerjisini tespit etmek için kullanılan bir stratejidir. Yani bazı yiyecekleri geçici olarak diyetinizden çıkartarak hangi yiyeceklere karşı hassas olduğunuzu belirlemeye çalışırsınız. Bu sayede vücudunuzdaki olası inflamasyonu azaltabilir, sindirim sisteminizi dengeleyebilir, …

Bireylerin rahatlaması ve duyusal farkındalıklarını artırmalarına yardımcı olan meditasyon teknikleri arasında en basitlerinden biri yoga olarak bilinmektedir. Yoga; Hindistan’da ortaya çıkmakla birlikte fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak sükunete ulaşmayı hedefleyen bir yolculuktur. Uzun yıllar boyunca varlığından haber olunmasına rağmen gelişim sürecinde, başlarda insanlar …

Hindistan cevizi yağı, hem sağlık hem de zindelik için sayısız fayda sunan benzersiz yağ asitleri ve antioksidan karışımlarıyla uzun yıllardır hem yemek pişirme hem de güzellik rutinlerinde popüler bir içerik olarak biliniyor. Olgun hindistan cevizlerinden elde edilen bu çok yönlü yağ, pişirme ve fırı…